
1976 yılında Almanya'da doğmuş Ayta Sözeri. Daha sonra ailece İzmir'de yerleşmişler. Ege Üniversitesi İşletme mezunu. Dokuz Eylül Üniversitesi Türk Sanat Müziği korosunda Türk Müziği eğitimi almış. Avni Anıl şefliğinde onun şarkılarını söyleme şansı elde etmiş. 2000 yılından beri İstanbul'da yaşıyor. Şarkıcılık yapıyor, dizilerde oynuyor. Mustafa Şevki Doğan, Andaç Haznedaroğlu ve Melek Baykal oyuncu olması konusunda desteklemişler onu. 'Hayat Bağları' dizisinden sonra 'Dadı', 'Arka Sokaklar', 'Dudaktan Kalbe', 'Kuzey Rüzgarı' ve son olarak 'Güneşi Gördüm' adlı filmde rol almış. Ayrıca Levent Kırca Tiyatrosu'nda 'Ateşi Gördüm', 'Gereği Düşünüldü' ve 'Toros Canavarı' oyunlarında oynamış. Farklı mekanlarda şarkı da söyleyen Sözeri, İngilizce ve Almanca biliyor. 'Gerçek fasıl dinlemek isteyenlere program yapıyorum' diyor. Ayrıca oyunculuğunu kullanıyor ve farklı tiplere bürünüyor sahnede. Madam, diva ve Ajda Pekkan gibi çıktığını söylüyor sahneye.
Sahneye çıkıyorsunuz, oyunculuk yapıyorsunuz; neden işletme eğitimi aldınız?
Konservatuar sınavlarına girdim ve kazandım aslında. Fakat harcı yüksekti. Ailemden ayrı bir hayat sürdüğüm için part time çalıştığım bir dönemdi. Bu nedenle konservatuara gidemedim. Babam okumamı yasaklamak istedi, ona inat okudum.
Oyunculuk nasıl başladı?
Tiyatroya yeteneğimi hocalarım fark etmişti. Ama ben hayat yönümü farklı çizdiğim için oyunculukla ilgili hayallerime son vermiştim. Keşke okuyup Türkiye'de bir ilk olsaydım. Bir gün şarkı söylediğim yere Melek Baykal geldi. Sahnede şarkı söylerken bir yandan da şov yapıyorum. Beni çok beğenmiş. Programdan sonra dizide oynayıp oynamayacağımı sordular. Böylece 'Hayat Bağları' dizisinde hapishane müdüresini oynadım.
O halde şanslısınız?
Ben alaylı olarak bu işe başladım. Sonra bana şans mı güldü ne? Aslında bizim gibi insanlara şans gülmez. Çünkü oynayabileceğiniz kısıtlı roller var. Ama ben Mahsun Bey'in filmine kadar sadece bir defa travesti rolü oynadım. Bir arkadaşın ödevi için bir kısa film yapmıştık. Bir travesti hikayesiydi. Müjdat Gezen Sanat Merkezi tarafından 'En İyi Kısa Film' seçildi. İsmi 'Arabadaki Yabancı'. Şimdi ikincisini çekeceğiz.
GENÇLİĞİNİZE ALDANMAYIN!
Peki, aileden ayrı eve çıkmanın, eğitim almak istemenin ve tüm bunların sonucunda kendini korumanın sizde yarattığı duygu neydi?
Gençken çok cesur oluyorsun. Hayatın öyle olacağına inanıyorsun. Hayatımla ilgili bir şeyler anlatmam gerekirse bu yolda ilerlemek isteyen arkadaşlara gençliğinize aldanmayın derim. Hayat çok zor ve daha sonra düşünceleriniz, yapmak istedikleriniz değişiyor. Üniversiteye başladığımda sağlık kontrolleri için doldurduğumuz formlarda kadın ve erkek seçenekleriydi ilk canımı sıkan. Ben oraya bir kutucuk daha açıp eşcinsel yazdım. Bütün okul beni konuştu. Okumadan hayata atılmak belki daha kolaydı. Çünkü hiçbir zaman kullanmayacağım bir iş gibi geliyordu işletme. Ama öyle değilmiş. Halkla ilişkiler, işletme, iletişimi öğrendim okulda. Şimdi bunları sahnede kullanıyorum. Babam beni kibarca evden kovarken en sevdiğim şeyin okumak olduğunu biliyordu. Arkamdan 'Okuyamayacaksın' diye bağırdı. Ona inat mezun oldum.
Neden kovdu evden?
Ataerkil bir toplum... Ailem küçük bir yerde yaşıyordu. Babam bana 'Seni çok iyi yetiştirdim. Kendine iyi bakacağını, hayatta yok olmayacağını biliyorum. Bu yüzden gitmeni istiyorum' dedi. Bunlar bana verilmiş bir cezaydı, belki vazgeçerim diye. Çünkü bunun bir hastalık ya da bir heves olduğunu, geçeceğini düşündü. Ama ayakta durmayı öğrendim. O zaman ben onların evladı değil miyim, beni nasıl evden gönderir diye sinirleniyordum. Şimdi hak veriyorum. Halen sokakta insanlar beni tanımadan hakkımda bir sürü şey düşünüyor. Halbuki ne mücadeleler veriyorum bilmiyorlar. Annem çok çekti, üzüldü. Kız kardeşim ve annem daha farklı baktılar. Bizim için en zoru üç-dört yıl görüşememek oldu. Ama hayattaki zorluklar hiç bitmiyor. Otobüsle seyahat ederken biletimin yanına 'Transseksüeldir yanına kimseyi vermeyin' notu düşüyorlar. Her zaman da bunları yaşayacağız. Bu kolay bir yol değil.
Oyunculuk eğitimi aldınız mı?
Hem çalışıp hem yaşamak zorunda olduğum için ve benim gibi insanlar çok zor yaşadıkları için eğitim alamadım. Hayatın içinde de oynuyorum ben. Dolmuşta bana baktıklarında kendi kendime Pollyanna'yı oynuyorum. 'Bugün saçın çok güzel oldu onun için bakıyorlar' diyorum mesela. Hayatın içinde oynamak da insanı geliştiriyor. Eğitim almayı çok isterdim. Keşke öyle bir imkan olsa.
FİLM SAYESİNDE DİŞLERİMİ YAPTIRDIM
'Güneşi Gördüm' filmine nasıl katıldınız?
Ajansım haber verdi. Mahsun Bey'le tanıştık. Ona senaryoda rahatsız olduğum şeyleri söyledim. Hemen yardımcısına not aldırdı. Ben Tuvana adlı bir karakteri oynadım. Aynı zamanda bizim sahnelerin konsept danışmanı olmamı istedi. Bana büyük katkısı oldu. Film sayesinde dişlerimi yaptırdım.
İstanbul'da nasıl bir yaşam standardına sahipsiniz?
Mesela bir kitap almak istiyorum ama fiyatı tuzlu. Bir kitapçıya girip ilk on sayfasını okuyorum sonra başka bir kitapçıda diğer sayfalarını okuyorum. Çok kısıtlı yaşıyorum. Şu an herkesi etkileyen ekonomik kriz beni de etkiliyor. Sahneye çıkmak zor. Eskilerimi giyiyorum, yama yaptırıyorum. Ama şanslı bir insanım. Etrafımda bana kitap hediye eden dostlarım da var.
Oyunculukla ilgili olarak, daha çok kadınları mı erkekleri mi gözlemliyorsunuz?
Projeye göre değişiyor. Ama En İyi Kadın Oyuncu ya da En İyi Erkek Oyuncu ödülleri veriliyor. Ben bunlara karşıyım. Oyunculuğu kadın ve erkek diye ayırmak yanlış bence. En İyi Oyuncu ödülü olmalı. Tiyatrocular daha büyük oynuyorlar. Ben daha çok dizi oyuncularına bakıyorum. Film için travestileri gözlemledim. Transseksüel olduğum halde bugüne kadar o ortamlarda fazla bulunmadığım için barlara gidip gözlem yaptım. Yine de filmde Çağla Şıkel modeliydim. Sanki defileden çıkmış ve caddeye çalışmaya gelmiş gibi duruyordum.
Dişi Recep İvedik olmak isterim
Bu sezon içinde yer almak isteyebileceğiniz bir proje oldu mu?
'Parmaklıklar Ardında' dizisinde olmak isterdim. Bir de Recep İvedik'in dişisi olmak isterdim. 'Okşan İbibik' olarak kardeşi gibi eve geliyorum mesela. Bence çok hoş olurdu. Ya da belalısı gibi onunla aynı kabalıkta bir travesti olabilirdi.
Ailenizin tepkisi nasıl? Oyunculuğunuzu beğenirler mi?
Annem, sanki o hikaye gerçekmiş gibi tepki veriyor. Kız kardeşim tebrik eder. Babam göremedi dizilerde oynadığımı.
Evden ayrıldığınız dönemdeki ruh haliniz nasıldı? O zorluklar sizde nasıl bir etki yarattı?
Her insan beklemediği anda sevdiklerinden ayrıldığında kendini kötü hisseder. Dışlanmış olduğunu hissediyorsun. Bu arada yaşamaya, okumaya çalışıyorsun. Kısa yolu da seçmiyorsun, hayata dair ideallerin var. Bu yüzden psikolojik olarak zor günler yaşadım. Kendimi toplumdan dışlayıp düşünmeye zaman ayırdım. Ama çabuk atlatıp ileride yaşlandığımda kendime yetecek kadar para kazanmam gerektiğini söyledim hep kendime. En çok sevgi eksikliği hissedersin. Babamla barışıp vedalaştık ama onu uzun yıllar görmedim. Öldüğünde hissettiğim acı tarifsiz. Cenazesine bütün akrabalarınız giderken siz gidemiyorsunuz. Kız kardeşinizin oğlunun sünnetine tüm akrabalarınız katılıyor siz gidemiyorsunuz. Annem ve kız kardeşim bana hep 'Gelmekte özgürsün, istediğin gibi yaşamakta da' deseler de ben onların hayatına fazla soru sokmak istemediğim için kendimi ailemden geri çekiyorum.
Aşkı nasıl yaşıyorsunuz aşkı?
åşık olduğumda şöyle düşünüyorum; sevdiğim kişi kanser ve altı ay sonra ölecek! O öldüğünde ben de öleceğimi biliyorum ama yine de seviyorum. Bizim aşklarımız böyle. Sonu olmadığını, biteceğini, toplumun engelleyeceğini bilerek yaşıyorsun. Kısa filmimde de hayatlarını düzene koymaya çalışan iki aşığın karşılaştığı güçlükler ve bunların sonucunda karmaşa içerisinde kalan bir transseksüelin hikayesini yazdım.
Akşam