TRT'nin Türkiye'nin tek televizyon kanalı olduğu yıllardı... Dönemin TRT Genel Müdürü İsmail Cem, devrim olarak nitelenebilecek, bugün bile gerçekleştirilmesi güç işlere imza atıyordu. Bunlardan biri de Halit Ziya Uşaklıgil'in ünlü romanı, Aşk-ı Memnu'yu ilk yerli dizi olarak devlet televizyonunda izleyicilerle buluşturmak oldu.
Yönetmenliğini ve senaristliğini Halit Refiğ'in yaptığı, 34 yıl önce yayınlandığında bir fenomene dönüşen dizi, sadece altı bölüm sürmüş, etkisi ise uzun yıllar devam etmişti. Dizinin başrollerinde oynayan Müjde Ar ve Itır Esen de kısa sürede büyük bir şöhrete kavuşmuştu. Uşaklıgil'in romanı Aşk-ı Memnu, bu yıl yeniden televizyona uyarlandı, o da insanları TV başına topladı, ama yarattığı etki ilki kadar kuvvetli değildi. Aşk-ı Memnu'yla şöhreti yakalayan ve sonrasında pek çok filmde rol alan Itır Esen, aynı zamanda Beşiktaş tribünlerinde de bir şöhret; spor yazarlığı da yapıyor. Buluştuğumuzda çok zamanı yoktu, çünkü, siyah beyazlı takımın şampiyonluk kutlamaları sürüyor. Itır Esen de “Çarşı, sabaha karşı” etkinliğine katılacaktı.
-Halit Ziya Uşaklıgil'in romanı Aşk-ı Memnu, yıllar önce TRT'de yayınlandığında olay olmuştu. O günün Türkiye'sinde dizi sizce niye bu kadar etkili oldu?
Tek kanallı dönemde, olağanüstü özenle hazırlanmış bir dizi halkın ilgisini çekti. Hâlâ, “Ne kadar güzeldi” diye hatırlanıyorsa, çok değerlidir.
-1970'lerde eser toplumun hangi tabularına dokundu?
O gününün koşullarında cesur sayılabilecek sahneleri vardı. Bunun yanı sıra Osmanlı'nın son dönemini ortaya koyan, içinde politik unsurlar taşıyan, sınıfsal farkı sosyal ve kültürel açıdan ortaya çıkaran,
başarılı bir uygulamaydı.
-Aşk-ı Memnu'nun yeni versiyonunu izliyor musunuz?
Zaman zaman... Halit Refiğ koskoca romanı altı bölümde anlatmıştı. O açıdan çok başarılıydı bizim Aşk-ı Memnu'muz. Meseleyim altı bölümde anlatmak mümkün yani. Ayrıca dönem işi olduğu için omanın üslubuna daha uygundu. Ama bugünün koşulları farklı. İzleyici beğeniyorsa, dizi uzuyor. Bu yüzden konu, başka bir yola gidiyor.
-Nasıl buldunuz diziyi?
Bugüne uyarlanmış versiyonu olduğu için kıyaslama yapmayacağım, ama sonuçta eserin dramatik yapısı muhteşem.
-Yeni versiyondaki bir sevişme sahnesi olay oldu. Kanal, RTÜK tarafından uyarıldı. Sizin versiyonunuzdaki kimi sahneler daha cüretkar değil miydi?
Evet, daha cüretkâr sahneler vardı. O dönem birçok konuda ilk sayılabilecek adımlar atıldı. Çağdaş bir uygulamayla TRT Yeşilçam'a kucak açtı, Halit Refiğ'le birlikte, Metin Erksan ve Lütfi Akad gibi stalara dizi yaptırıldı... Şimdi, güya demokratik ülkenin demokrasiye açık, çok kanallı ekranlarında bir sürü engelle karşılaşıyorsunuz.
-Şimdi bir sevişme sahnesinden fırtına kopuyor...
Demokrasidendir. Tek kanallı TRT zamanında bu ülkede insanlar daha mı az namusluydu; bunu anlamıyorum. Şimdi niye her şeyden korkuyorlar?
-O zamanki versiyonda en ateşli sahneler hangisiydi?
Vallahi sonradan o sahneleri kestiler galiba. Çok net hatırlamıyorum, ama Bihter'in Behlül'ün odasına ilk gidişi olabilir. Halit Refiğ de çok güzel aktarmıştı atmosferi ve insan psikolojisini.
-O dönem eserdeki Nihal karakterini siz oynamıştınız. Bugün Hazal Kaya oynuyor. Nasıl buluyorsunuz Kaya'nın performansını?
Hazal'ı beğeniyorum, Nihal'in naif ve hırçın halini yansıtıyor. Benim oynadığım Nihal karakteri daha öndeydi,hikayenin ana kurgusunu oluşturan baş karakterlerden biriydi. Yeni versiyonda, hikaye daha farklı atıldığı için Nihal biraz daha geride sanki.
-Ya diğer oyuncuların performansları?
Kıvanç'ın performansını beğeniyorum.
-Aşk-ı Memnu'nun Türkçe karşılığı yasak aşk. Sizce yasak aşkları bu kadar çekici kılan nedir?
Yasak olan her şeyin vahşi cazibesi herhalde.
-Dizi, sizin ve birlikte rol aldığınız arkadaşlarınızın hayatında neleri değiştirdi?
Halkın yeni oyuncağının televizyon olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Ertesi gün ünlü olmuştuk. Diğerleri deneyimli sinemacı ve tiyatroculardı. Ama Müjde'yle ikimiz, tanınmamış yunculardık ve bir gecede ünlü olduk. Daha sonra o meşhur aile filmlerinde oynadım. Ama hem sinemanın hem de ülkenin sancılı bir dönemiydi. Darbe oldu. Arabesk ve eks filmleri furyasıyla sinemayı bıraktım.
KONU BEŞİKTAŞ İSE KURT ADAM OLUYORUM
Nedir sizdeki bu siyah-beyaz tutkusu?
Doğuştan diyebilirim. Çocuklarımdan sonra, hayattaki en büyük aşkım Beşiktaş'ım. Babam da koyu bir Beşiktaşlıydı. Birlikte radyodan maçı dinlerdik. Televizyonla birlikte bana gün doğdu, bütün maçları zler oldum. Beşiktaş maçı dışında da, futbolu çok seviyorum.
-Maçların tümünü izliyor musunuz?
İnönü Stadı'ndaki maçların tümünü kapalı tribünden izlerim. Biliyorsun Çarşı orada.
-Evet...
Çarşı, bence dünyanın en yaratıcı taraftar gurubu, ayrı bir inceleme konusu, fenomen. Kapalı üst, evim gibi. Mesela, “Stat büyüyecek” diyorlar, istemiyorum. Sadece yenilensin.
-Kulübün kongre üyesisiniz. haber1903.com'da da yazarlık yapıyorsunuz. Bazen kendinizi fazla kaptırdığınızı düşünüyor musunuz Beşiktaş'a?
Fazla mı? Orada Beşiktaş için gönüllü olarak yazan birkaç arkadaşız. Kaptırmaksa, Beşiktaş'a kaptırmış olayım kendimi...
-Bu yıl gelen şampiyonluk, diğer yıllara göre camianızda büyük bir sevinç yarattı. Beşiktaş bu yıl şampiyon olamasaydı büyük bir kriz yaşardı. O yüzden ok önemliydi şampiyonluk... İki kupayla taçlanınca da tadından yenmedi.
-Tezahürat yapar mısınız?
Hem nasıl... Maç sırasında içimden başka biri çıkıyor. Genelde sakinim, ama konu Beşiktaş olunca kurt adam kılığına giriyorum, tırnaklarım çıkıyor, dişlerim uzuyor...
-En unutamadığınız gol?
Gol olsun da, hepsi güzel. Bu sene şampiyonluğu getirdiğine inandığım Yusuf'un (Şimşek) İnönü'de Galatasaray'a attığı gol harikaydı.
-Oturup hüngür hüngür ağladığınız mağlubiyet hangisi?
İşte bunu sormayacaktın, yıktın beni. Hiç konuşmasak...
-Söyleyin söyleyin.
Bütün mağlubiyetlerde kahrolurum. Su bile içemem, o derece fenayım. Ama tabii telaffuz bile etmek istemediğim; Liverpool yenilgisi...