Yıldıray Oğur'dan Ahmet Altan'a sert cevap
Haber Merkezi

Yıldıray Oğur, Van'da kiraladıkları lüks villada öldürülen 12 PKK'lının "infaz edilen siviller" olarak lanse edilmesine tepki göstermişti.

Oğur'un bu tepkisini köşesine konu eden Ahmet Altan ise “İstihbaratçı olmak istiyorsanız gidin istihbaratta çalışın. Gazeteci olmak istiyorsanız gazeteci olun. Gazeteciymiş gibi görünüp istihbaratçılara av köpekliği yapmayın” ifadelerini kullanmıştı. Yıldıray Oğur, bugünkü yazısında Ahmet Altan'a cevap verdi.

Yazısında, Van Valiliğinin teröristlere karşı yapılan operasyona dair yaptığı açıklamaya yer veren Oğur, çocukları öldüren PKK'ya laf etmeyip gazetecilik dersi vermenin şeytani bir beceri istediğini söyledi.

Yıldıray Oğur'un yazısında bazı bölümler;

"TESLİM OL ÇAĞRISINA ATEŞLE KARŞILIK VERİLDİ"

“10 Ocak 2016 Pazar günü saat 05.30 sıralarında operasyon düzenlendiği ifade edilerek 'Özel Harekât Şube Müdürlüğü' personelinden oluşan emniyet güçlerimiz, çevre güvenliği aldıktan sonra iki katlı evde olduklarını tespit ettikleri örgüt mensuplarına 'teslim ol' çağrısı yapmış, ancak bu çağrıya ateşle karşılık verilmiştir.

PKK'LILARDAN ÇIKAN CEPHANE

7 Kalaşnikof uzun namlulu silah, 2 adet M-16 uzun namlulu silah, 1 otomatik uzun namlulu Bixi marka silah, 2 tabanca, 25 patlamamış el bombası, 2 el bombası maşası, 32 Kalaşnikof tüfeğe ait şarjör, 10 adet M-16 silaha ait şarjör, sayılan silahlara ait toplam bin 908 fişek.

Yıldıray Oğur'dan Ahmet Altan'a sert cevap

FOTOĞRAF: Teröristlerin kiraladığı lüks villa

"8 YAŞINDAKİ ERVA SİZİ UTANDIRIR BELKİ"

Hiçbiri sizi utandırmıyorsa, cenazesinde "Babacığım ben sana gitme demiştim, dinlemedin" diyerek babasının tabutunu okşayan 8 yaşındaki Erva sizi utandırır belki. Çünkü onun 41 yaşındaki babası polis memuru Önder Ertaş sizin “infaz” dediğiniz çatışmada o “12 kişi” tarafından öldürüldü. Yaralananlar da var.

Yıldıray Oğur'dan Ahmet Altan'a sert cevap

FOTOĞRAF: Şehi Özel Harekat polisi Önder Ertaş'ın kızı Erva Ertaş

"ŞEYTANİ OLSA DA BİR BECERİ İSTER"

Tabii bunları hatırlatmak istihbarata avcı köpekliği yapmakken, PKK’nın ya da Cemaat'in her dediğini ağzıyla yakalayıp getirmek araştırmacı soruşturmacı gazetecilik oluyor. 1 tonluk bombayla lojmana saldırıp çocukları öldüren bir örgüte tek çift laf etmeyip, yüzlerce insanı öldürecek cephaneyle şehre inmiş PKK’lıların çatışmada ölmesinden insan hakları mücadelesi, Kürt dostluğu, gazetecilik dersleri çıkarabilmek -şeytani olsa da- bir beceri ister muhakkak.

Yine de başta söylediğim gibi nedense bende bir nefret duygusuna sebep olmuyor bütün bunlar. Yazılarına rastladıkça, tv’de karşıma çıktıkça, belki sadece dedesini bir evlilik programında kendine eş ararken görmüş birinin yüzünde belirebilecek türden bir utanma duygusu beliriyor. Hani ellerinizle yüzünüzü kapatıp “yapma bunu artık” dedirten türden...

AHMET ALTAN'A BEKÇİ KÖPEĞİ DEDİ

... İnsan, kendi koyduğu ölçülere bile riayet etmeyince Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk istihbaratçı darbe girişimine meze olabiliyor, Emniyet istihbaratın sahte evraklarla kandırdığı kullanışlı aptalı olmakla yetinmeyip, her şey ortaya çıktıktan sonra bile sadık bir bekçi köpeği gibi terk etmediği pozisyonundan ona buna istihbaratçı diyecek hâllere düşebiliyor. Üstelik memleketin en karanlık iki şebekesinden birinin bekçi kulübesinde oturmak yetmezmiş gibi diğerininkine de göz koymuşken…