
Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı'nda etkisini artıran müsilajın balık ölümlerine neden olduğu iddiaları, halkı balık tüketimi konusunda endişelendirdi.
Müsilaj temizleme mücadelesi devam ederken balıkçılık ve balık tüketimi de olumsuz etkilendi.
Vatandaşlar, müsilaj sebebiyle balık yemenin sağlıklı olup olmadığını merak ediyor. Peki, balık yemek riskli mi? Müsilaj olan yerden tutulan balık zehirler mi? İşte merak edilenler..
MÜSİLAJ ZEHİRLER Mİ?
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Ayaz, müsilajın balıklarda zehir etkisi yaratmasının mümkün olmadığını belirtti. Müsilajın denizlerdeki azot ve fosfor kirliliğinden dolayı ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Ayaz, şöyle konuştu:
''Müsilaj, fitoplanktonların yüksek derecede artmış olması sonucu girdiği stresten dolayı, kendini korumak için ölmeden önce salgıladığı bir sıvı. Müsilajın şeker bazlı bir sıvı olduğunu söyleyebiliriz. Şekerin balıklara zehir etkisi olması mümkün değil. Bunları parçalamak için bakteri çökecek ama bunun zehir etkisi olması mümkün değil. Balıklarda herhangi bir risk olmasından bahsetmek söz konusu değil.
DENİZ SALYASI VARKEN BALIK YENİR Mİ?
İnsanlarımız güvenle balık tüketebilirler. Dünyanın en değerli besini balıktır. Son zamanlarda yaşadığımız illet hastalığı atmamızda, vücudumuzun ihtiyacı olan en değerli besin balıktır. İnsanları speküle ederek ‘balıkları yerseniz hastalık bulaştırır’ gibi sözler doğru değildir. İzmit Körfezi’nin çok kirli olan bir bölgesi var, bu bölgede de zaten balıkçılık faaliyeti yok.
''BU BALIKLAR HASTALIK BULAŞTIRMAZ''
Zaten habitat bağımlı türlerde olsa çok aşırı kirlenen ortamda balık durmaz. O bölgeyi terk eder. Bir de bu hareket eden göçmen balıklarda bu söz konusu değil. Bu olumsuz durum balık fiyatlarına yansıdı. Biz ağlarımızı denize atamıyoruz, 4 aydan beri felç olduk. Ama bu balıkların hastalık bulaştırması gibi bir şey söz konusu değil.''
"ZEHİRLENMELERE NEDEN OLABİLİR"
Bir diğer görüşe göre uzmanlar, müsilaj tabakasının denizlerde yaşayan balık ve kabuklu deniz canlılarını olumsuz yönde etkilediğini belirtiyor.
Fitoterapi ve Homeopati Uzmanı Dr. Öğr. Üyesi Serhat Koran, bu durumun yüzgeçli birçok deniz canlısının ölümüne neden olabileceğine ve çoğu zaman da bu canlıların içerisine nüfuz ederek onları zehirleyebileceğine dikkat çekerek, "Bu dönemde denizlerde avlanmak yasak olmasına rağmen olta balıkçılığı hala yapılmaktadır. Müsilaj tabakasının görüldüğü sularda yapılacak avlanma ve sonrası bu balık ve midye gibi kabuklu deniz canlılarının yenmesi, balığın içine geçmiş olan mikroorganizma, toksin ve ağır metallerle zehirlenmemize neden olacaktır. Bunun sonucunda da birkaç saat ya da birkaç gün içerisinde bulantı, kusma, baş dönmesi, baş ağrısı, sersemlik ya da nedeni açıklanamayan yorgunluk gibi belirtiler yaşayabiliriz." şeklinde konuştu.
Koran, bu maddelerin ayrıca migren, multiple skleroz (MS), epilepsi, parkinson ya da alzeimer gibi nörolojik bir hastalığın varlığı durumunda, bu hastalıklarda şiddetlenmeye ya da atak sıklığında artışa neden olabileceğini söyledi.
Müsilajın yoğun olduğu sahillerde uzun süre dolaşmanın solunum yolu rahatsızlıklarına neden olabileceğini dile getiren Koran, denize girdikten ya da deniz canlısı yedikten sonra 48 saat içerisinde baş ağrısı, sersemlik, baş dönmesi, bulantı, kusma ya da ishal gibi bir durumla karşılaşıldığı durumlarda, müsilaj tabakasının zararlı etkilerine maruz kalmış olma ihtimaline karşı mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğini söyledi.

"DENİZ ÜRÜNLERİNDEN KAÇINMAK DOĞRU OLACAKTIR"
Müsilajın etkisini gösterdiği bölgelerde balık tüketimi konusunda açıklamalarda bulunan İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Serap Çakır ise, tüm deniz canlılarının bir şekilde bu toksik sayılabilecek oluşumdan etkilendiğini ve deniz canlılarının müsilajın neden olduğu diğer etkenlerden dolayı ölebildiğini belirterek, "Deniz ürünleri tüketme konusunun insan sağlığı üzerindeki etkilerini netleştirmek için aslında daha derin araştırmalar yapılması ve sonuçlarına göre değerlendirme yapılması çok daha doğru sonuçlar verecektir bizlere. Ancak şu aşamada Marmara Denizi’nde suyun durgun ve akıntının az olduğu ya da hiç olmadığı noktalarından çıkarılan deniz ürünlerini tüketmekten kaçınmak doğru olacaktır." ifadelerini kullandı.
Diğer yandan Marmara Denizi’nde Karadeniz’den Ege’ye doğru sürekli kuvvetli bir akıntı olduğunu hatırlatan Çakır, buna bağlı olarak da deniz canlılarının hareket halinde olduğunu ve özellikle akıntının yoğun olduğu ve canlı hareketliliğinin bulunduğu noktalardan elde edilen deniz ürünlerinin tüketilmesinde herhangi bir sorun olmayabileceğini belirterek, "Tabii burada unutulmaması gereken şey kişiden kişiye değişen alerjik reaksiyon tabloları ve besinlere karşı verdikleri reaksiyonlar olacaktır. Şu an için dikkatli ve temkinli olmakta yarar vardır." değerlendirmesinde bulundu.