
Glutatyon; glutamin, glisin ve sistein aminoasitlerinin bileşiminden oluşan, güçlü bir antioksidandır. Vücudun temel yapı taşı olan hücrelere enerji üreten mitokondrilerin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamaktadır. Vücutta oluşan serbest oksijen radikallerinin ortadan kaldırılmasını sağlar ve vücudumuz tarafından üretilir. Glutatyonun güçlü bir antioksidan olduğunu vurgulayan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Nihal Bayar Bal, konu hakkında açıklamalarda bulundu.
ÇEVRESEL ETKENLER GLUTATYON EKSİKLİĞİNE NEDEN OLUYOR
Glutatyonun; glutamin, glisin ve sistein aminoasitlerinin bileşiminden oluşan, güçlü bir antioksidan olduğunu belirten Dr. Nihal Bayar Bal, “Vücudun temel yapı taşı olan hücrelere enerji üreten mitokondrilerin etkin bir şekilde çalışmasını sağlamaktadır. Vücutta oluşan serbest oksijen radikallerinin ortadan kaldırılmasını sağlar ve vücudumuz tarafından üretilir. Böylece hücrelerin yaşlanmasına ve bozulmasına, buna bağlı olarak bazı hastalıkların ortaya çıkmasına ve bağışıklık sisteminin zayıflamasına engel olur. Virüsler, bakteriler ve vücudumuzda biriken ağır metallerle mücadele ederek bağışıklık sistemini güçlendirir. Ancak son yıllarda GDO içeren besinlerin artması, besinlerdeki katkı ve koruyucu maddeler, tarım ilaçları, pestisitler, deterjanlar, şampuan, aseton ve makyaj malzemelerinde bulunan zararlı maddeler nedeniyle vücudumuzda üretilen glutatyon eksik kalmaktadır. Yine parasetamol kullanımının artışı, X ışınlarına (röntgen, tomografi gibi) maruziyet, kronik stres, aşırı kaygı ve endişe, depresyon gibi durumlar vücudun glutatyon üretimini düşürerek bağışıklık sistemimizi olumsuz yönde etkilemektedir. Sigara ve yoğun alkol kullanımı ve hava kirliliği de bu duruma katkıda bulunmaktadır.” şeklinde konuştu.
GLUTATYON TERAPİ NASIL UYGULANIR?
Dr. Bal, sözlerine şöyle devam etti: “Ağız yoluyla alabileceğimiz vitamin ve mineral destekleri bir yere kadar işe yarar, çünkü yüksek dozda alınan vitamin ve mineraller, sindirim sisteminin emilim kapasitesini aşarak bulantı, kusma, ishal gibi yakınmalara neden olup, bağırsak florasında bozulmaya yol açabilir. Bütün bu bilgilerin ışığında, bilim adamları tarafından bazı araştırmalar yapılmış ve bu bilimsel çalışmalar sonucunda, IV Glutatyon terapisi fikri doğmuştur ve günümüzde de bu tedavi yöntemi güvenle kullanılmaktadır.
Intravenöz (IV) yani damar içi yoldan verilen glutatyon ve vitaminler anksiyeteyi yani kaygıyı, migrene bağlı baş ağrılarını, kas spazmlarını ve fibromiyalji yakınmalarını ciddi oranda hafifletir. Astım, alerji, kronik yorgunluk, uykusuzluk, migren ve soğuk algınlığı şikâyetlerinde etkindir. Cildin yenilenmesine ve parlak görünmesine katkı sağlar, kas eklem ağrılarının azaltılmasında, yorgunluğun ve halsizliğin giderilmesinde oldukça etkindir. Özellikle otoimmun hastalıklarla vücudun savaşmasına destek olur. Özellikle yoğun sigara kullanıcıları, bağışıklık sistemi düşük olup sık sık hastalanan kişiler, dengesiz ve yetersiz beslenenlerde, yaşlılarda ya da gençliğini korumak isteyenlerde, özellikle Kovid-19’un çok arttığı şu günlerde bağışıklık sisteminizi güçlü tutmak için ayrıca Kovid sonrası dönemde de güvenle kullanılabilir. Kovid geçirdikten 1 ay sonra özellikle, yani post kovid sendromunda ‘Glutatyon Terapi’ uygulanması ile ilgili devam eden bilimsel çalışmalar da mevcuttur.”
Glutatyon terapisinin nasıl uygulanacağını aktaran Dr. Bal, “Her bir kür haftada 1 gün olmak üzere toplam 5 hafta süreyle uygulanır, her bir seans 15-20 dakika sürer. Yapılan işlem sonucunda hastanın hastaneye yatışı gerekmez. Hasta uygulama sonrasında hemen günlük yaşamına dönebilir.” açıklamasında bulundu.
Dr. Bal, glutatyon tedavisinin kimlere uygulanmayacağını şöyle açıkladı: “Gebeler, emziren anneler ve çocuklar üzerinde yapılmış yeterli çalışma bulunmadığı için uygulanmamaktadır. Kemoterapi ve radyoterapi alan hastalarda kullanılması uygun değildir. Ancak hastanın tedavisi bittikten sonra rahatlıkla kullanılabilir.”
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış