Diyarbakır'daki tarihi yapıların çoğu hasar almadı: Şimdiki gibi 2 yılda koca binalar dikmiyorlardı
DHA

Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremlerden etkilenen 11 il arasından yer alan Diyarbakır’da 1’i boş 7 bina yıkılırken, 2 binin üzerinde yapı da orta ve ağır hasar aldı. Kentteki tescilli tarihi yapılar da uzmanlar tarafından incelendi. Yapıların çoğundan hasar tespit edilmedi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın talebi üzerine depremlerden etkilenen bölgelerde incelemelerde Dicle Üniversitesi’nden bir grup akademisyen, arkeolojik kazı alanları ve ören yerlerinde durum tespiti yaptı.

Küçük çaplı hasar hariç önemli tahribat yok

Dicle Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Müdürü Doç. Dr. Aytaç Coşkun’un bulunduğu dört üniversiteden beş akademisyenin yer aldığı heyet; Adıyaman, Diyarbakır, Kahramanmaraş, Malatya ve Şanlıurfa’da kapsamlı incelemelerde bulundu.

Bu bölgelerde UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alan Nemrut Dağı, Göbeklitepe ve Arslantepe’nin de yer aldığı toplam 30 arkeolojik kazı alanı ve ören yeri ziyaret edildi. Yapılan incelemelerde, bazı arkeolojik alanlarda küçük çaplı hasar olmakla birlikte, genel olarak önemli bir tahribat tespit edilmedi.

Eski yapılarda bütün eski teknikler kullanılmış

Kente dönen heyetten Dicle Üniversitesi Sanat ve Tasarım Fakültesi Dekanı Prof. Dr. İrfan Yıldız, Diyarbakır’daki tarihi yapıların da depremlerden hafif şekilde etkilendiklerini belirterek şunları söyledi:

“Kahramanmaraş depreminden dolayı ülkemiz çok büyük bir felaket yaşadı. Bu büyük felakette ağırlıklı olarak yeni yapıların etkilenmesiyle beraber eski yapılarda da bazı hasarlar meydana geldi. Eski ve yeni yapıları karşılaştırdığımız zaman, eski yapılardaki hasarların az olduğunu görüyoruz. Diyarbakır’da tarihi eserler çok hafif şekilde etkilendi. Ağır bir şekilde etkilenen bir eser yok. Mesudiye Medresesi 12’nci yüzyılda inşa edilmiş. 1223 yılında ise tamamlanmıştır. Hasankeyf Artukluları dediğimiz Artuklular tarafından inşa edilmiş bir medresedir. Medresenin inşası 25 yıl sürmüştür. Mesudiye Medresesi, Diyarbakır’da önemli medrese olmasının yanında özellikle mihrabın iki yanında yer alan dönen sütunlarıyla dikkat çekiyor. Bu sütunların Diyarbakır Artuklu Sarayı’nda yaşayan El Cezeri tarafından yapıldığını düşünüyoruz. Dönen sütunlar yapıda bir kontrol mekanizması konumundadır. Depremlerden, doğal afetlerden dolayı yapıda herhangi bir kaymanın olup olmadığını, bir zarar görüp görmediğinin bir göstergesidir."

"Geleceği düşünerek, buna uygun malzeme kullanıyorlar"

"Kahramanmaraş merkezli iki depremde de Mesudiye Medresesi’nin herhangi bir zarar görmediğini, sütunların sorunsuz bir şekilde dönmeye devam ettiğini görüyoruz"

diyen Prof. Dr. Yıldız,

"Depremlerde akıllara hep, neden tarihi eserlerde çok tahribat olmuyor veya bu kadar deprem gören yapılarda neden herhangi bir hasar yok, soruları akıllara geliyor. Baktığımız zaman zaten bu eser 25 yılda yapılmış. Malabadi Köprüsü’ne bakıyoruz tamamlanma süreci 10 yıldır. Eskiler yapıyı yaparken bu malzemenin dinlenme süresi, mukavemeti, birbirini tutması gibi özelliklere çok dikkat ediyordu. Şimdiki gibi hemen 2 yılda koca binalar dikmiyorlardı. Yapının sağlam olabildiği kadar sağlam olmasına çok dikkat ediyorlardı. O günün şartlarında geleceği de düşünerek buna uygun malzeme kullanıyorlardı. Bu da en önemli nedenlerden biridir. Günümüzde özellikle inşaat sektöründe kazanç çok yüksek olduğu için ‘Ne kadar kazanırsam o kadar kârdır’ anlayışıyla yola çıkılarak usullere tam uyulmadığını düşünüyoruz. Kullanılması gereken demir, tam kullanılırsa, yapının temeli tam oturtulursa yapılar dayanıklı olur. Ayakta kalma şansı olur. Eski yapılarda kullanılabilecek bütün teknikleri kullanmışlar"

dedi.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı (DHA)