
Tarih boyunca ateistler oldu.
Bu kesimin çok ünlü olanları da vardı. Düşündükleri, söyledikleri, yazdıklarıyla toplumları etkileyen, fert fert milyonlarca insanın da tanrı tanımaz olmasına öncülük eden bu isimlerle ilgili en merak edilen konulardan birisi ise elbette ölüm anları, son anlarıydı…
Öyle ya! Neredeyse bütün ömrü boyunca “tanrı yok” diyenler, ölüm gibi, dünya ölçüleriyle, duyularıyla karşılanmaya, anlaşılmaya uygun olmayan, insanın dünya yolculuğundaki belki de en “aşkın boyut”uyla ilgili, son anlarında acaba ne yaptılar, neler dediler?
EPİKÜR: EVREN, “ŞANS YASALARI”YLA İDARE EDİLİYOR
Felsefi ateist düşünce, MÖ altıncı veya beşinci yüzyılda Avrupa ve Asya’da ortaya çıkmıştı. Antik Yunan’da oyun yazarları, tanrıların varlığına dair şüphelerini onlarla alay ederek dile getiriyorlardı. Ünlü filozoflardan Epikür, “Evren ‘şans yasaları’yla idare ediliyor.” diyordu. Antik Hindistan ve Çin’de ortaya çıkan ve bugün de var olan “dinler” de aslında ateist argümanlara sahiptiler. İskandinav mitolojilerine iman edenler de tek bir yaratıcıyı kabul etmiyor, birçok olayı ya paganist objelere bağlıyor ya da “kendiliğinden” olduğunu düşünüyorlardı.

ATEİST HUME’UN SON SÖZLERİ: “ATEŞLER İÇİNDEYİM!”
İşte, bütün bu ateist düşünce tortusu, uzun asırlar boyunca dünyanın sınırlı bölgelerinde kalmışken, Avrupa’da bilimsel ilerlemeler sağlandıkça Tanrı’dan şüphe eden akımlar da artmaya ve gezegen çapında bilinir olmaya başlamıştı. Bunda, Roma Kilisesi’nin bilim dünyasını hasım olarak görmesinin de etkisi vardı.
Ancak çok sayıda ateist isim, yıllarca bu inanışın bayraktarlığını yapsa da son anlarında çok farklı tutumlar sergilemişlerdi. Batılı ilahiyat üniversitelerinin birçoğundaki derlemelerde, son anlara ilişkin çarpıcı anekdotlar bulunmaktaydı.
30 Mayıs 1778’de ölen François Marie Arouet, bilinen takma adıyla Voltaire, kilisenin sert bir eleştirmeni ve Avrupa’daki Aydınlanma akımının önde gelen isimlerinden birisiydi. Voltaire’in ölümüne şahit olanların anlattıklarına göre, bütün ömrünü dinlerle savaşla geçiren, her şeyi pozitivist bakış açısıyla izaha çalışan ateist filozof, “Ben Tanrı ve insanlar tarafından terk edildim. Cehenneme gideceğim!” sözleriyle son nefesini vermişti.
Bakıcısı hemşire ise Voltaire’in son hallerine ilişkin, “Avrupa’daki tüm parayı verseler bile bir inanmayanın ölümünü görmek istemem. Bütün gece af diledi.” sözleriyle anlatmıştı.
Din konusundaki şüpheciliğiyle bilinen, 1700’li yıllarda yaşayan İskoç filozof David Hume’un ise ölüm döşeğinde, “Alevler içindeyim!” dediği birçok tanık vasıtasıyla kitaplara girmişti. İngiliz felsefeci Thomas Scott da “Ne Tanrı ne de cehennem olduğunu düşünüyordum. Şimdi her ikisinin de olduğunu biliyorum ve Yüce Tanrı’nın adil yargısıyla yıkıma mahkûmum.” demişti.

ŞÜPHECİ NEWPORT: TANRININ ÖFKELİ HUZURUNDAYIM
Hayatı boyunca şüpheci bir düşünür ve yazar olan, İngiliz Ateist Kulübü’nü kuran Francis Newport da 1708 yılındaki ölümü yaklaştığında, şüpheciliğini kenara bırakanlardan biriydi. Newport, dostlarıyla çevrili ölüm yatağında, son anlarını gene felsefik tartışmalarla geçirmişti. Francis Newport’un son sözleri ise arkadaşlarına karşı bir ilahiyat savunusuydu: “Bana Tanrı olmadığını söylemenize gerek yok, çünkü ben bir Tanrı olduğunu biliyorum ve O’nun öfkeli huzurundayım.”
Aynı dönemin aydınlarından Amerikalı siyaset bilimci Thomas Paine ise “Tanrım! Tanrı aşkına benimle kal. Keşke Akıl Çağı’nı hiç yayınlamasaydım. Ey Tanrım, bana yardım et!” diye diye ruhunu teslim etmişti. Materyalist felsefeci İngiliz Thomas Hobbes ise bu dünyaya veda ederken, “Tekrar söylüyorum, eğer tüm dünya emrimde olsaydı, bir gün daha yaşamak için onu verirdim. Karanlığa bir sıçrama yapmak üzereyim.” diye konuşmuştu.
GREAT AGNOSTIC: TANRIM, VARSAN RUHUMU KURTAR
Yeni kurulan ülke ABD’de, katı bir seküler olarak tanınan, kendisine “Great Agnostic” (Büyük Agnostik) lakabı takılan Robert G. Ingersoll, antik Yunan filozoflarından agnostik Pisagor’un yolunu takip etmişti. Hayatı boyunca, “İnanmanın bilimsel temeli yoktur.” görüşünü savunmuş, Amerikan Sekülerler Birliği’ni kurmuştu.
Birçok tanrı tanımaz, inançları küçümseyen ateist gibi, Robert G. Ingersoll da 1899’da ölürken bir yaratıcının olduğunu hatırlamış ve “Eğer bir Tanrı varsa, ruhumu kurtar. Tanrım.” demişti.

SARTRE: “BAŞARISIZ OLDUM”
Alman rasyonalizminin önde gelen temsilcilerinden olan David Strauss’un son sözleri, “Felsefem beni terk etti. Otomatik bir makine beni ezecek gibi.” olurken, komünist anlayışta “toplumsal ateizm”i kurgulamak için büyük emek ve para harcayan, değişik dinlerden milyonlarca insanı bu uğurda ya sürgüne ya da idama gönderen Sovyetler Birliği’nin diktatörü Josef Stalin, son anında kızının anlatımıyla etrafa “korkunç bir bakış” atmış, sol eliyle yukarıyı işaret etmiş, sabahına da ölmüştü.
Modern zamanlardaki ateizm akımlarının en ateşli savunucularından biri olan, Sovyetler’deki Stalin terörünü aklamaya çalışan Fransız varoluşçu Jean-Paul Sartre’ın ise “Başarısız oldum.” sözleriyle bu dünyadan ayrıldığı söylenmişti.

ŞEYTAN KİLİSESİ’NİN KURUCUSU: “AMAN TANRIM, NE YAPTIM!”
“LaVeyan satanizmi”ni ve Şeytan Kilisesi’ni kuran Amerikan okültist yazar Anton LaVey ise aslan terbiyeciliği, peşi sıra da morg fotoğrafçılığı yapmıştı.
LaVey, ilerleyen yıllarda ise önce “Şeytani Kitab-ı Mukaddes”i yazmış, sonra da Şeytan Kilisesi’nin kurmuştu. Etrafına hatırı sayılır sayıda “mürit” de toplayan LaVeyan, 1996 yılında hastalandığında, son günlerini San Francisco’da geçirmişti. Çok sayıda tanığın anlattıklarına göre Anton LaVey’in son sözleri, “Çok yanlış bir şeyler var. Aman Tanrım, aman Tanrım, ne yaptım!” olmuştu.

Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış