Eskiler, “Kul kurar, kader güler” demişler.
Son günlerde bir TV dizisi vesilesiyle ortalığı kaplayan “pavyon güzellemeleri”, müzikli eğlence pratik ve mekânları konusunda Türkiye’nin çıktığı yol ile geldiği yer arasındaki çarpıcı farkı ortaya koyuyor.
Osmanlı’nın son devirlerinde başlayıp, Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde tavan yapan “Avrupaî eğlence hayatı” hayali, başta Ankara olmak üzere Anadolu topraklarındaki “pavyon eğlencesi”ne dönüştü.
İlk balolar Batı özentisiyle geldi
Osmanlı toplumu, “yavaş bir toplum”du. Dinî hassasiyetler kültürel kodları da belirliyordu. “Eğlence”, sade, sakin ve yerliydi. Osmanlı gündelik hayatında cami, çarşı ve ev her zaman önemli bir yere sahipti. Neredeyse bütün toplumsal aktiviteler de buralarda olup bitiyordu.
Elbette, eğlenceler için de böyleydi. Tabii, dinî hassasiyetler nedeniyle - “Meddaha dalıp da namazı kaçırma” diyen fetvalar vardı – bugün, “eğlence” denilen şeylerle uzaktan yakından ilgisi yoktu o dönemdeki pratiklerin. Eğlence adına hep bilinenler, Karagöz, meddah ve biraz da tulûatla sınırlıydı…
Batılılaşmanın kendini göstermeye başladığı 19. yüzyıldan itibaren ise “hava” değişecekti. Aydınlar ve bürokrasi kadrolarındaki Batı hayranlığı, eğlence anlayışını da dönüştürmeye başlamıştı.
Levantenlerin peşine takılan yerli Osmanlılar da artık Galata ve Pera’da peş peşe açılan meyhane, gazino ve kafeşantanların müdavimi olmuştu.
Buralarda kumar amaçlı bilardo, dama, tavla oynanmaya, bolca içki tüketilmeye, bölgedeki evlerde verilen davetlerde likör, votka, viski ikram edilmeye başlanmıştı.
Halk direndi ama…
Bu gelişmelere karşı Müslüman halkın tutumu ise direnebildiği kadar direnmekti. Hükümet yetkilileri sık sık, yeni açılan gazino, kafe, meyhane gibi içkili yerleri şikâyet eden vatandaş dilekçeleriyle karşılaşıyorlardı.
Bürokratlar, Tanzimat Fermanı’na atıfta bulunarak müsamahakâr davranmaya çalışsa da halk itirazlarında ısrar ediyordu. Aksaray’da bakkal Niko’nun dükkânını meyhaneye çevirmesi, Üsküdar’da bir kahvehanenin meyhane yapılması, Sarıyer Yeniköy’de iskelede meyhane açma girişimine yönelik tepkiler bu türden şikâyetlerdi..
Özellikle mahalle imamları bu tür yerlerin faaliyetten men edilmesi için yoğun bir çaba sergiliyordu. Sık olmasa da mekân kapatmalar görülüyordu
Müşterileri sarhoş edip senet imzalatıyorlardı
Bu arada; kiliseler, vakıf dükkânları meyhanelere kiralıyor, böylece devletin – vakıf malı olduğu için - takibat yapmasının önüne geçmeye çalışıyorlardı. Ancak son tahlilde iki meyhane, üç gazino kapatılsa beş, on tane yenisi açılıyordu.
Gedikli, koltuk, küplü, küfelik adları verilen meyhaneler birbiri ardına açılıyordu. Genç erkeklerden oluşan “meyhane uşakları” türemiş; buralarda günümüzün pavyonlarını andırır biçimde müzikli, oyunlu eğlenceler sergilenir olmuştu.
Kadınlı erkekli karışık eğlencelerin görüldüğü balolar da yaygınlaşmaya başlamıştı. Batılılardan bu eğlenceleri gören Osmanlı ileri gelenlerinden de bazıları benzer toplantıları konaklarında düzenlemeye başlamıştı.
“Baloz” adı verilen yerlerde ise orkestra veya saz takımı sahne alıyordu. Buralarda; müşterilerin masalarında onlara güzel zaman geçirtmek bahanesiyle oturan, gerçekte onların ceplerindeki parayı içki ısmarlatmak için ya da beraberlik vaadi ile soyan kadınlar çalışıyordu.
Sarhoş edilen müşterilerin cebinde ne kadar parası varsa tehditle alınıyor hâttâ hesabın çok üzerinde rakamlar için zorla senet imzalatılıyordu. Dönemde, kalabalık dans gösterilerinin yer aldığı kabareler de yaygınlaşıyordu.
Cumhuriyet döneminin “Dilaver suyu”
Cumhuriyet’in ilanının ardından hız kazanan “Batı tarzı yaşam” oluşturma girişimlerinin, kendisini en baskın biçimde gösterdiği alanlardan birisi de eğlence hayatı olmuştu.
Birinci Meclis’teki muhafazakâr milletvekillerinin çoğunluğu oluşturması, ilk yıllarda eğlence taraftarlarını zorlamıştı. Örneğin, içki yasağını düzenleyen Men-i Müskirat Kanunu, etkin bir şekilde uygulanmıştı.
Ancak bunda da suiistimaller görülüyordu. Öyle ki, Ankara’da içki yasağını uygulamaktan sorumlu polis müdürü Dilaver, bir süre sonra kaçak içki işine girmişti. Tezgâh altından içki arayanlar, “Dilaver suyu var mı?” diye soruyorlardı.
Yasaklamalar sürse de bir süre sonra siyaset ve bürokrasideki kadroların değişimiyle birlikte “Batı tipi eğlence”ye yol verilmişti. Bu politikalar sonucunda Ankara’nın sosyal yaşantısında bir dönüşüm / bölünme yaşanacaktı.
Bu iki sınıf; Cumhuriyet kazanımlarıyla Ankara’ya dışardan gelen ve yeni gelişen modern Batılı yaşamı benimseyen “yabanlar” ile bir “bozkır kasabası”ndan geriye kalan “yerliler”di.
Ankara Kalesi ve çevresi yerlilerin, Cebeci, Kızılay, Yenişehir ve Çankaya ise yabanların mekânlarıydı. Vali Nevzat Tandoğan, çevre köy ve kasabalardan gelen vatandaşların Kızılay’a çıkmasını “köylü kıyafetli” diye yasaklamayı bu yıllarda başlatmıştı.
Şehrin “yeni sahipleri” gazino, bar gibi modern mekânlarda eğlenirken, yerlilerin kamusal alandaki yegâne eğlence mekânları ise muhabbet, cümbüş gibi kapalı işret ortamları ile semt kahveleriydi.
Ankara’nın yeni sakinleri, İstanbul’dan nakledilen Riyaset-i Cumhur İncesaz (Sonradan filarmoni) Orkestrası’nı dinleyip, Ankara Palas’a Avrupa’dan gelen orkestraları takip ederken, yerliler geleneksel eğlencelerine devam etmişti.
Balo düzenlenen mekânlar bugün pavyon oldu
Ulus’un arka tarafları ile Bentderesi’nde de yeni yeni meyhaneler açılmaya başlamıştı. Yine bu bölgenin ilerisine doğru, Keçiören taraflarındaki bağ evleri de 1930’ların eğlence yerleri olarak kullanılmıştı. Buralarda, erkekler toplanır, içki servisi yapılır, dansözler oynardı. Buradaki eğlenceler zamanla kadınlı erkekli karışık hale dönüşmüştü.
Cumhuriyet’in ilk yıllarında; Ulus’un devamında, Roma Hamamı’nın kalıntılarının olduğu bölgede uzunca bir süre, balolu eğlenceler düzenlenen yerler var olmuştu. Tarihin garip bir cilvesi, bu mekânlar zaman içerisinde dönüşerek pavyon olacak; özellikle 1990’ların başından itibaren ise aynı yerdeki Çankırı Caddesi’nde yoğunlaşan ve bugün “Ankara Havaları” ile ünlenen pavyonlar haline geleceklerdi.
- Sevde Harmandar, “19. Yüzyılda İstanbul’da Değişen Eğlence Anlayışı ve Yeni Eğlence Mekânları”, Erzurum Teknik Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Sayı 1, 2020
- Oya Şenyurt, “Mekânın, Zamanın ve Eğlencenin Sınırlarında Osmanlı’da Gazinolar”, Mimarlık ve Yaşam Dergisi, C 6, S. 3, 2021
- Dr. Ömer Can Satır, “Ankara Oyun Havalarının Kısa Tarihi”, Art-e Sanat Dergisi, C. 15, S. 29, 2022
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış