Bu yazı kurban karşıtı olanlar için değil
Tarihin her devrinde kurban vardı
Vakanüvis
Bir Kurban Bayramı daha yaklaşırken, geleneksel “kurban karşıtları” mesaiye başladı. Sosyal medyada kurban ibadetine yönelik muhalif tavır tüm hızıyla devam etse de insanlık tarihinde kurban her zaman var oldu. İşte, “tarihte kurban”dan kimi detaylar.
HZ. ADEM’DEN BU YANA…
İlk insan ve ilk peygamber Hz. Adem’den itibaren toplumun inanç ve hayat pratiğinde kurban hep var olmuştu. Dinlerin hemen hepsinde bir kurban geleneği yer alıyordu. Tarihteki ilk kurban töreninin, Hz. Adem’in çocukları Habil ile Kabil’in kurbanları olduğu kabul ediliyor. İki kardeş, aralarındaki anlaşmazlıkta kimin haklı olduğunun belirlenmesi için Allah’a kurban sunmayı kararlaştırmışlardı.
Kabil, ziraat ürünlerinin en kötüsünden az bir miktar takdim etmişti. Habil ise sürüsünün en iyilerinden besili bir koç ile süt ve yağ hazırlamıştı. Habil’in hayvan kurbanı kabul olunurken, Kabil’in sunduğu meyveler ise kabul edilmemişti. Takdime böyle neticelenince de Kabil öfkelendi ve kardeşine kin duymaya başlamış, sonunda da kardeşini öldürmüştü. Bu, aynı zamanda dünya tarihindeki ilk cinayetti.
YAHUDİLER BAZEN HAYVAN BAZEN SEBZE KURBAN EDERDİ
Tevhid merkezli dinlerin tahrif olmamış dönemlerinde, kurban hep vardı. Hz. İbrahim, oğlu Hz. İsmail’i kurban edecekken, Allah tarafından gönderilen koç, ilerleyen asırlarda da hemen her zaman kurban olarak seçildi. Zaman içerisinde inek, buzağı, keçi, deve de kurbanlıklar arasında yer aldı. Hak dinler çizgisinde Hz. İbrahim’le başlayan kurban geleneği O’nun oğulları Hz. İsmail, Hz. İshak, Hz. Yakup ve müteakip Peygamberler tarafından da devam ettirilmişti. Yahudilikte kurban, Kudüs Tapınağı’nın yıkılışına kadar, dinin en önemli unsuru olmuştu. Yahudiler, genelde hayvan kurban etseler de zaman zaman sebze meyve takdiminde de bulunuyorlardı. Kudüs Tapınağı yıkıldıktan sonra ise Yahudiler’deki kurban geleneği sona erdi. Çünkü kurbanın ancak bu tapınakta takdim edildiği takdirde kabul edileceğine inanıyorlardı.
HIRİSTİYANLAR: KURBANA GEREK YOK ÇÜNKÜ KURBAN HZ. İSA’NIN KENDİSİ
Hıristiyanlık inancında ise kurban anlayışı yoktu. Tarihsel gerçekliği tartışmalı olsa da Hıristiyanlar, “Hz. İsa’nın çarmıha gerilerek öldüğüne” inanıyor, bu nedenle de bizatihi O’nun kurban olduğunu düşünüyorlardı. Hıristiyan inancına göre Hz. İsa, çarmıha gerilmeden önce “Bu, benim vücudumdur” diyerek öğrencilerine ekmek dağıtmıştı. Sonra da bir kase şarap gezdirerek “Bu, benim kanımdır” demişti. Bu inanca göre ekmek ve şarap törenini sürdürmek, Hz. İsa’yı anmak olarak kabul ediliyordu. Eski milletlerden birisi olan Mikenler’de de şarap, un ve bal kurbanlık yiyeceklerdendi.
ESKİ ÇAĞLAR HİNDUİZM’İNDE İNEK KURBAN EDİLİRDİ
Efsane ve insan kurgusu etkileşimlerle ortaya çıkan beşeri kaynaklı dinlerde de kurban ritüeli her zaman yer aldı. Hatta sadece hayvan değil insan kurban etmek de çok sık görülen bir inançsal sapmaydı. Hinduizm’in bazı kollarında insan kurban etme de yer almış, sonrasında ağırlıklı olarak inekler kullanılmış, en sonunda da sığır eti yemek Hindistan’da yasaklanmıştı. Antik Yunan’da sayısız tanrıya sayısız kurban takdim edilirdi. Buna göre tanrılara erkek, tanrıçalara ise dişi hayvan kurban edilir, kurbanlık olarak ise en çok boğa tercih edilirdi. Eski Yunan’da, boğanın boynuzlarındaki kudretin insanlara geçeceği inancı hâkimdi. Ayrıca “kan kurbanı” da vardı. Tanrıların öfkesinin ancak kan dökülerek durdurulabileceğine inanan Yunanlılar, hayvanın kanını tapınaklardaki kaselere akıtır, hayvanları ise düzenledikleri ziyafette yerlerdi. Antik Romalılar, flüt çalarak kurban töreni düzenlerdi. Hayvanın karaciğer, akciğer ve yüreği tapınak önünde yakılır, bu ikramların tanrılara ulaşacağına inanılırdı.
FENİKELİLİLERDE “KURBANLIK ÇOCUK EVLERİ” VARDI
Denizcilikte ileri bir toplum olan Fenikeliler de çocuk kurbanı ile biliniyorlardı. Önceleri toplumda zengin fakir farketmeksizin her sınıftan ailenin çocukları kurban edilirken, sonraları zengin aileler kendi çocuklarını kurtarmak için fakir ailelere para verip, onların çocuklarını vekaleten kurban etmeye başlamıştı. Hatta bu amaçla “çocuk yetiştirme evleri” bile kurulmuştu. Bu evlerde çocuklar 10, 12 yaşına kadar bakılıyor, kurban töreni dönemi geldiğinde de tanrılara kurban ediliyorlardı.
Babil dünyasında da çocuk kurban etmek revaçta bir törendi. Maya, Aztek ve İnka toplumlarında da insan kurban edilirdi. Kimi tarihçiler, özellikle Aztekler’in yılda 50 bine yakın insanı kurban ettiklerini ileri sürmekte. Aztekler, savaşlarda ele geçirilen esirleri kurbanlık olarak kullanırdı. Rahipler kurban henüz can çekişirken kalbini kesip alır, kalpten sızan kanı içer, bir yandan da biber yerlerdi. Aztekler ayrıca köpek ve balık da kurban ederlerdi. Azteklerin toplumsal histeriye dönüşen insan kurban etme törenlerinden birisi, görece yakın bir tarihte, 1487’de gerçekleşmişti. Tarihî kayıtlara göre Mayor Tapınağı’nın açılışı şerefine tam 20 bin kişi dört gün dört gece süren törenlerle kurban edilmişti. Sümerler, Urartular, Hititler de gerek hayvan gerekse insan kurban eden topluluklardan bazılarıydı.
ESKİ MISIR’DA “MASUM İNSANLAR” NİL’E ATILARAK KURBAN EDİLİRDİ
Mısır’da ise bir dönem oldukça pragmatist bir kurban geleneği vardı. Antik Mısır’da domuz, gerek kötü kokması gerekse de tarlalara saldırması nedeniyle sevilmeyen bir hayvandı. Ancak tanrılar da kurban bekliyordu. Sonunda pratik bir çözüm bulunmuştu. Topluma zarar veren domuzlar toplanıyor ve kurban isteyen tanrılara takdim ediliyordu. Eski Mısır’daki bir diğer kurban ritüeli ise “masum insanları” Nil nehrine atarak yapılıyordu.
Bu amaçla çocuklar, bakireler ve kimi kadınlar seçiliyor ve elleri bağlı bir biçimde Nil’e atılıyorlardı. Tapınak görevlileri tören dönemlerinde bazen “masum insan” bulmakta zorlanıyor, canından olmak istemeyen Mısırlılar karşılarındakilere “aslında ne kadar kötü insan olduklarını” anlatamaya çalışıyorlardı. Tabiî bu kurbanlar gene toplumun maddi durumu iyi olmayan kesimleri ile köleler arasından seçiliyordu. Cahiliye Arapları’nda da nadiren de olsa insan kurban edildiği de kayıtlara geçmişti.
İNSAN VE KURBAN ARASINDAKİ 'AŞKIN' İLİŞKİ
Son tahlilde; tarih boyunca var olan insan ve kurban arasaındaki ilişkinin "aşkın bir boyut"a işaret ettiği aşikar. Toplumsal kökenli pek çok dinde insan kurban edilmiş olması da gösteriyor ki ilahi kökenli dinlerdeki hayvan kurban etme ritüelinin insandaki bu karmaşık inançsal ve duygusal alanı terbiye etmiş olması kuvvetle muhtemel.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış