Erasmus, Shakespeare, Cervantes, Montesquieu, Marks ve daha niceleri...
“Büyük Adamlar”ın Türk düşmanlığı
Vakanüvis
Türkiye son yıllarda ne zaman bir atak yapsa Batı kaynaklı tepkiler ortaya saçılıyor. Doğalgazdan Kanal İstanbul’a, terörle mücadeleden Ayasofya’ya, savunma sanayiinden yerli otomobile ortaya konulan her ilerlemeci adım, özellikle Avrupa ve ABD ekseninde homurtulara neden oluyor.
Batı'nın bu hâli elbette yeni değil. Asırlar öncesinden Türk-İslam düşmanlığının tohumlarını ekenler, her fırsatta insanlığa katkılarından hayranlıkla bahsedilen, Batı düşüncesine yön veren “büyük adamlar”ın büyük bir bölümüydü. İşin acıklı tarafı ise mezkur isimlerin bu yönleri hiç gündeme getirilmeden ülkemizde de “büyük adamlar”dan sayılmalarına dair kanaatin yaygın oluşu.
MARCO POLO, MİSAFİRİ OLDUĞU İNSANLARA İFTİRA ATAN BİRİYDİ
Yrd. Doç Dr. Ertuğrul Önal’ın Ankara Üniversitesi DTCF dergisindeki “Cervantes'in Türklere Esir Düşmesi ve Esaretinin Eserlerine Yansıması”, Engin Balcı’nın Hars Akademi’nin Aralık 2019 sayısındaki “Batı'nın Türk Algısı Üzerine” ve Özdemir İnce’nin 2003 yılında Hürriyet gazetesinde yayınlanan “Kim, Neden Türk Düşmanı?” başlıklı yazıları; Avrupalı düşünür, bilim adamı, şair, yazar ve seyyahın nasıl amansız bir Müslüman Türk düşmanlığına sahip olduklarını gözler önüne seriyor.
Yıllarca Türk coğrafyalarında seyahat eden, gittiği her yerde izzet ve ikramla karşılanan Venedikli seyyah Marco Polo, Anadolu ve Türkmen bölgelerinde misafir edildiği Konya, Kayseri ve Sivas şehirlerini tasvir ederken şunları yazıyordu:
“Bu diyardaki halklardan birisi Türkmenlerdir. Muhammed’e tapan ve onun yasalarına uyan Türkmenler; kaba, idrak kabiliyeti düşük insanlar olup, otlakların iyi olduğunu bildikleri dağlarda ve sapa yerlerde yaşarlar, çünkü tek geçim kaynakları hayvancılıktır.”
MONTESQUİEU: TÜRKLER DÜNYANIN EN ÇİRKİN İNSANLARIDIR
Batı dünyasındaki kanun yapıcılığa ilham veren Fransız düşünür Charles-Louis Montesquieu de Türkler hakkında hiç de hoş olmayan ifadeler sarfetmişti. Montesquieu, “Kanunların Ruhu” şunları yazmıştı:
“Türkler dünyanın en çirkin insanları idi. Karıları da kendileri gibi kaknemdi. Rum dilberlerini görünce akılları başlarından gitti. Başladılar kız kaçırmaya. Zaten ezelden beri hayduttular. (...) Türkler ölünce eşek olacak, öbür dünyada Yahudileri sırtlarında cehenneme taşıyacaklar. (...) Türkler, bütün kavimlerin en cahilidir. Türkiye’de tebaanın servetine, hayatına haysiyetine kimse aldırış etmez.”
Rönesans hümanizmasının öncü isimlerinden kabul edilen, günümüzde adına eğitim programları düzenlenen Desiderius Erasmus ise “Deliliğe Övgü” isimli kitabında Osmanlılar ve yönetimindeki kavimler için, “Türkler ve diğer barbar artıkları dinleriyle övünür, Hristiyanları batıl itikatları yüzünden küçümserler.” diye yazmıştı. Dünya edebiyatına “deneme” türünü kazandıran Michel de Montaigne de “Denemeler”de Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’den, “Fatihlerin en zalimi olan Selim” diye bahsediyordu.
DON KİŞOT GERÇEKTE “SEVİMLİ” Mİ?
“Don Kişot” ile roman türünün ilk örneğini verdiği kabul edilen, hayatından kesitleri de kitabına yediren Miguel de Cervantes de bir başka Türk düşmanı isimdi.
Yüzbaşı rütbesiyle İnebahtı Deniz Savaşı’na katılan, bir başka deniz seferinde ise Osmanlılara esir düşen Cervantes, esirlik hayatında gördüğü iyi muamelelere rağmen - Efendisi Hasan Paşa için “bir fiske bile vurmadı” ve “en küçük kötü bir söz dahi söylemedi” diyen de kendisiydi - tam bir Osmanlı muarızıydı. “Don Kişot”un değişik yerlerinde şunları yazmıştı:
"Papa, V. Pius Hazretlerinin girişimiyle ortak düşmanımız barbar Türklere karşı Venedik Cumhuriyeti ile İspanya'nın bir ittifak oluşturduklarını öğrendim, Türkler o zamanlar Venediklilere ait olan Kıbrıs’ı ele geçirmişlerdi, bu bizim için çok acı bir kayıptı. Sonunda bu mutlu sefere (Haçlı Seferleri) bir talih sonucu elde ettiğim piyade yüzbaşısı rütbesiyle katıldım. O gün Hristiyanlık için sevinçli bir gündü, çünkü bütün milletler Türklerin denizde yenilemeyeceklerine dair olan inancın ne kadar boş olduğunu görmüşlerdi. (...) Türkler bizi tutsak ettiler. Filikada bulunan ne varsa hepsini aldılar, ganimet, onlar Hristiyanlardan ele geçirdikleri mallara bu adı veriyorlardı.”
Dünya klasiklerinin en rağbet görenlerinden biri olan, Türkiye’de de baskı üstüne baskı yapan “Don Kişot”un Müslüman Türklere yönelik saldırgan, satırları birkaç orijinal baskı hariç, kırpıp kesilerek kuşa çevrilen basımlarında yer almıyor elbette.
LUTHER: TÜRKLER VEBA GİBİDİR / SHAKESPEARE: YALAN SÖYLÜYORSAM TÜRK OLAYIM
Papalığın dogmalarına karşı “akılcı Hıritiyanlığı” getiren isim olan Martin Luther, konu Türkler olduğunda ise akılcılığını kaybediyordu. Luther, kilisedeki bozulma nedeniyle Hıristiyanların peşpeşe kötülüklerle karşı karşıya kaldığını, tanrının Avrupa’ya önce vebayı, sonra da Türkleri gönderdiğini söylüyordu. Ünlü İngiliz tiyatro yazarı William Shakespeare de oyunlarındaki diyaloglara Türk düşmanlığını ustaca yerleştiriyordu. XVII. yüzyıl İngiltere’sinde oynanan bu oyunlar Shakespeare’in zihnindeki olumsuz Türk imajına dair fikir vermekteydi:
“V. Henry adlı oyununda Kral V. Henry, Fransız kralının kızı Catherine’in gönlünü çalmaya çalışırken şöyle bir laf eder: ‘Eğer benim olursan Kate, sen ve ben bir çocuk peydahlarız. O da Konstantinapol’e gider ve Türkü sakalından yakalar’. Windsor’un Şen Kadınları adlı oyununda ise Pistol adlı karakter bir duruma ‘Alçak Frikyalı Türk!’ diye tepki verir. Shakespeare’in bir başka oyunu olan Othello’daki Iago karakteri de yalan söylediğinden şüphelnilen bir durumda kendisini savunurken ‘Gerçekten doğru söylüyorum, yalan söylüyorsam Türk olayım’ der. Yine aynı oyunda birbiriyle dövüşen iki adamına Othello ‘Neden kavga ediyorsunuz, Türk oldunuz da mı bu kadar barbarsınız?’ diyerek çıkışır. Bir başka oyunda ise Shakespeare karakterinin birine, öldürdüğü Türk hakkında ‘İşte böyle boğazını tuttum ve sünnetli köpeğin boğazını kesiverdim’ dedirtir.”
MARKS-ENGELS: TÜRK DÜŞMANLIĞINDA DA ORTAKTILAR
Marksizmin / komünizmin ortak kurucuları sayılan Karl Marx ve Friedrich Engels, bu birlikteliklerini Türk düşmanlığında da sürdürmüşlerdi. Engels, “ayak takımı” dediği Türkler hakkında şunları yazıyordu:
“Bu varlık er geç sona erecek, Avrupa'nın en güzel toprakları ayaktakımının egemenliğinden kurtarılacaktır. Avrupa Türkiye’sinde Yunan ve Slav kentsoylu sınıfının etki ve zenginliği sürekli artmakta, Türkler her geçen gün gerilemektedir.
Zaten Türkler devleti ve asker gücünü ellerinde tutmasalardı - biliyorsunuz, bu iki örgüt de ancak zorbalıkla, barbarlıkla kurulup ayakta tutulabilir. - çoktan yok olup giderlerdi. Türklerin sahip oldukları, uygarlığı engelleyen bu tekel ve güç. Artık güçsüzlüğe dönüşecektir.
İşin doğrusu, Türklerin ortadan kaldırılmaları gerekir.” Marks da “yoldaş”ına benzer düşünceler taşıyordu: “İstanbul, Doğu ile Batı arasındaki altın köprüdür. Batı uygarlığı, bir güneş gibi, bu köprüden geçmeden dünyanın çevresinde dönemez. Sultan, devrim gelene dek, İstanbul'u geçici olarak elinde tutmaktadır.”
DANTE’DEN PEYGAMBER EFENDİMİZE HAKARETLER
Batı'daki Türk ve Müslüman düşmanlığı, iç içe geçmiş halde asırlar boyunca devam etmişti. İslam dairesine girmeyen az sayıdaki Türk kökenli kavimler için değerlendirme yapma zahmetinde bulunmayan Batılı düşünürler, konu Müslüman Türk ve diğer Müslüman kavimlere geldiğinde ise adeta kendilerini kaybediyorlardı.
İşin tuhaf tarafı, bu isimlerin neredeyse tamamı “hümanizm”in yani “insan sevgisi”nin kurucuları sayılmalarıydı. Evet, insan seviyorlardı ama tek bir şartla: Müslüman değilse. Erken hümanizmin kurucu isimlerinden sayılan İtalyan ozan Dante Alighieri de içindeki bu düşmanlığı saklayamayan “hümanist”lerden birisiydi. Dante’nin, “öte âlem”e yaptığı düşsel yolculuğu kaleme aldığı “İlahi Komedya”sı, başta Peygamber Efendimiz olmak üzere İslamiyet ve Müslümanlara ağır hakaretlerle doluydu. Dante bu şiirinde Peygamber Efendimiz, Hz. Ali, Selahaddin Eyyubi, İbni Sina ve İbni Rüşdü ya da cehennemde gösteriyor ya da cezasını çekmek üzere Araf’ta beklerken tasvir ediyordu.
Dante’nin Sevgili Peygamberimize yönelik düşmanlığı, Hıristiyan dünyasındaki “Muhammed yeni bir dinle geldi, Hıristiyanlığa karşı bölücülük yaptı.” düşüncesi kaynaklıydı.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış