77’de yola çıkmıştı, hâlâ gidiyor
Vakanüvis
Gündem, tam bir kıskaç. Dolardan mülteciler için pahalı su tarifesi hazırlayan belediye başkanına, ittifaklarda üçüncü yol arayışlarından muhtelif heykellere, yeni salgın varyantlarından el yakan fiyatlara kadar fevkalade güncel konularımız var. Oysa hayatta bambaşka konular, bambaşka gündemler de var elbette. Örneğin, tam 44 yıl önce uzaya fırlatılan Voyager uzay araçları gibi...
NASA: İNANIN DOĞRU SÖYLÜYORUZ
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) resmi sitesinde yer alan “Voyager” (Gezgin) dosyasında, bu çarpıcı uzay projesiyle ilgili detaylı bilgiler veriliyor. ABD’li astronotların 1969’da Ay’a ayak basmalarının ardından NASA’daki karar vericiler gözlerini daha uzağa, epeyce uzaklara dikmişlerdi. Uzay Dairesi’nin o yıllarda gündemindeki soru, “Acaba Güneş Sistemi’nin dışına çıkılabilir mi?” sorusuydu. Çok karmaşık uzay aracı tasarım çalışmaları ve güç kaynağı bulma formüllerinin olumlu sonuçlanmasının ardından da ikisinin de adı Voyager olan uzay araçlarının fırlatılması kararı alınmıştı. Proje o kadar iddialıydı ki, NASA bugün bile projeyi anlatırken, “Voyager misyonunun çeşitli yönleriyle ilgili birçok dikkate değer ‘gee-whiz’ (vay vay!) gerçeğin olması şaşırtıcı olmamalı. Bu bilgiler aşağıda uygun kategorilerde özetlenmiştir. Birçoğuna inanmak zor görünebilir, ancak bilgilerin hepsi doğrudur.” deme ihtiyacını duyuyor.
VOYAGERLAR 1977’DE PEŞ PEŞE UZAYA YOLLANDI
Voyagerların rotası, gezegenlerin 175 yılda bir gerçekleşen dizilimlerinden faydalanılarak oluşturulmuştu. Bu dizilimle iki uzay aracının da “yol üstündeki” gezegenleri en uygun açı ve yakın mesafelerden görüntülemeleri amaçlanmıştı. Nihayet iki uzay aracı da 1977 yazında son hazırlıklarını tamamlandı ve “Voyager 2” 20 Ağustos 1977’de, “Voyager 1” de 5 Eylül 19977’de, Florida Cape Canaveral’dan “Titan-Centaur” roketleriyle fırlatıldı. İnsansız uzay araçlarından Voyager 2, Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün’ü ziyaret eden ilk araç olmuştu. NASA böylece Jüpiter’deki aktif volkanlar, Satürn’ün “Ay’larından biri” olan Titan’ın atmosferi, Uranüs’ün buzlu uydusu Miranda ve Neptün’ün Triton uydusu hakkında NASA yepyeni bilgilere kavuşmuştu.
ARAÇLARDA, TÜRKÇE “HAYIRLI SABAHLAR” DİYEN BİR PLAK KAYDI DA VAR
Proje geliştirilirken, uzayda başka varlıkların olabileceği düşüncesiyle dünyadan “onlara” bir mesaj gönderilmesi de kararlaştırılmıştı. Cornell Üniversitesi’nden Carl Sagan ve ekibi, bir “Altın Plak” projesi geliştirmişti. Buna göre, çeşitli milletlerden bir grup NASA çalışanı, Birleşmiş Milletler’in plak kayıt stüdyosunda toplanmış ve dünyadaki değişik dillerden selamlama cümlelerini plağa okumuşlardı. Projeye katılan kişilerden bazılarının, işi nutuk atmaya çevirmek istemesi, plak kaydını yapanları zorlamışsa da sonunda kısa selamlama cümleleri alabilmek mümkün olmuştu. Bu kayıtlar arasında Türkçe de vardı ve bu kaydın ilham kaynağı da “Onuncu Yıl Marşı”nın sözlerini Faruk Nafiz Çamlıbel’le ortak kaleme alan Behçet Kemal Çağlar’dı. Uzaya gönderilen Türkçe mesajı okuyan kişi ise bir dönem Robert Kolej’de İngilizce öğretmenliği yapan Prof. Dr. Peten Ian Kuniholm’du. Arkeolog Kuniholm, kayıtla ilgili olarak yıllar sonra Hürriyet gazetesinden Gökçe Aytulu’ya verdiği röportajda (12 Kasım 2017), okuduğu “Sayın Türkçe bilen arkadaşlarımız, sabahı şerifleriniz hayrolsun.” cümlesini, İstanbul’da öğretmenlik yaparken, edebiyat sınıfının öğretmeni Behçet Kemal Çağlar’ın sabah selamlaşmalarından öğrendiğini anlatmıştı. Kuniholm, “Çağlar, beni her sabah öyle selamlardı. Basit bir ‘merhaba’ veya ‘günaydın’dan daha süslü bir selam. Diğer yaşlı edebiyat hocaları da öyle konuşurdu. Onları dinlemek büyük keyifti. Birbirlerine ‘günaydın’ demeleri her sabah 15 dakikayı bulurdu. İşte ben de o kayıtta Behçet Bey’in bana her gün verdiği o selamı vermiş oldum.” demişti. Plak kayıtlarında ilk selam Sümerceydi. Başka dillerden selamların yanı sıra balinaların haberleşmesi, köpek havlamaları, çocuk sesleri, uzay roketlerinin gürültüsü, müzik seçkileri, insan DNA’sının dizilimi, ABD Başkanı Jimmy Carter ile BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim’ın mesajları gibi “dünyadan sesler” de kayda alınmıştı.
AKILLARA ZİYAN DETAYLAR…
Her biri 65 bin ayrı parçadan oluşan Voyagerler, neredeyse yarım asır öncesinin teknolojisiyle imal edildikleri için “chip” değil de “transistör” esaslı olarak çalışıyor. İnsansız uzay araçlarının yanlarından geçtikleri gezegenlerden kaynaklı olası ısı artışlarına karşı pek çok koruma kalkanının olmasının yanı sıra özellikle Jüpiter’in yanından geçişleri sırasında maruz kalacakları yüksek radyasyon dozuna dayanacak şekilde bir tasarıma da sahiplerdi. Voyager 1, Jüpiter’in yanından geçip gideli çok oldu ama eğer araçta bir insan bulunmuş olsaydı, ölümcül seviyenin bin katına eşit bir radyasyon dozu almış olacaktı. İşte Voyagerler, bu bin kat fazla ölümcül radyasyona bile dayanabilecek yapıda tasarlanmışlardı. Yine Voyagerler’in olabilecek en düşük seviyede enerji tüketimiyle yollarına devam etmeleri de öngörülmüştü. Bu o kadar öyleydi ki, neredeyse bir tonluk Voyager uzay gemilerinin her birinde bulunan elektronik sistem ile ısıtıcılar, yalnızca 400 watt güçle, yani ABD’deki ortalama bir konut tarafından kullanılan enerjinin dörtte biri kadar bir enerji harcamasıyla çalışabiliyor. Uzay araçlarının çok az enerji tüketmesindeki en büyük etken ise uzayda hava, dolayısıyla da sürtünme olmaması.
Sürekli fotoğraflar çekip dünyaya göndermek üzere tasarlanan Voyagerler’in kameraları, 1970’lerin teknolojisiyle bile çok gelişmiş durumda. Araçların kamera çözünürlükleri, bir kilometre mesafeden bir gazete manşetini okuyabilecek kadar keskin. NASA’nın “Voyager” dosyasında yer alan bazı başka detaylar da şöyle: “Projeye bugüne kadar 865 milyon dolar harcandı. Bu rakam, ABD kişi başına her yıl 8 cent harcama düşmesi anlamına geliyor. Voyager projesine toplam 11 bin çalışma yılı ayrıldı. Bu süre, Giza’daki büyük piramidi tamamlamak için tahmin edilen sürenin üçte birine eş değer. Neptün karşılaşmasının ardından her iki Voyager uzay aracı tarafından Dünya’ya gönderilen bilimsel veri toplam beş trilyon ‘byte’e ulaştı. Dünya’nın değişik bölgelerinde Voyagerler'in gönderdiği bilgiler dev çanak antenlerle toplanıyor.” Voyager projesi araştırmacılarından biri olan Ed Stone, "Hiç kimse bu araçların 40 yıl çalışacağını ve bu alanda bir öncü olacaklarını tahmin etmemişti. Önümüzdeki yıllarda da ilettikleri veriler bizi heyecanlandırmaya yetecek." diyor.
GİDİYOR, GİDİYOR VE HÂLÂ GİDİYORLAR
NASA’nın 2020’de verdiği en güncel bilgilere göre Voyager 2, Dünya’dan yaklaşık 17 milyar kilometre uzakta bulunuyor. İki araç birbirlerinin tam tersi istikametteki yolculuklarına hız kesmeden devam ediyorlar. Uzay araçları, saniyede 17,7 km hızla yol alıyor. Araçların bulundukları ortamlarda bir başka cisme denk gelme ihtimalleri çok düşük olduğundan, herhangi bir çarpışma riski de bulunmuyor. Voyagerler, 80’li yıllarda Satürn, Uranüs ve Neptün’ün yakınından geçip çok değerli fotoğrafları yeryüzüne yolladı. Bu arada Voyager 1, 1990 yılında fırlatıldığı gezegene, Dünya’ya dönerek fotoğraf çekti. Bu fotoğraf, Dünya’nın uzaydaki en uzak noktadan çekilen ilk fotoğrafı olarak tarihe geçti. Araçlar, “Güneş Sistemi”ndeki yolculuklarını geride bırakalı epey oldu. NASA, 2012 yılında Voyager 1’in “Güneş Sistemi”nden tamamen kopup, “Yıldızlararası Uzay”a girdiğini resmen açıklamıştı. Böylece Voyager 1, “Yıldızlararası Uzay”a giren ilk uzay aracı oldu.
YAKITLARI BİTMEK ÜZERE
Voyager 1 ve Voyager 2, elbette birkaç yarım asır daha yollarına devam edecek değil. Araçların her birinde bulunan üç “radyoizotop termoelektrik jeneratör”ün sağlayabileceği enerji de bir yere kadar. NASA, güç tasarrufu için bazı güncellemeler üzerinde çalışsa da bunun, esaslı bir yolculuk süresi artışına yol açamayacağını kabul ediyorlar. “Güneş Sistemi”nin en ağır gezegeni olan Jüpiter’in ışınım ortamından yararlanarak, öngörülenden biraz daha fazla hızlanan Voyager 1 ve Voyager 2, nihaî hesaplamalara göre 2025 ya da 2030 gibi enerjileri bitip uzayda kaybolup gidecek.
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış