Peygamber (s.a.v.) Efendimize Cuma günü salavat getirmenin birçok fazileti vardır. Çokça salavat- ı şerîfe getirmek, Hz. Peygamber'e duyulan muhabbetin büyüklüğüne işarettir.
Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurur:
“Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler, siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!” (Ahzâb Suresi- 56)
Allah ve sayılarını kendisinden başka kimsenin bilemediği melekleri, Peygamber Efendimiz’e devamlı salât etmektedirler. O hâlde biz de hayatımızın her ânında dâimâ Hz. Peygamber(s.a.v)'i hatırlamalı, O’na tam mânâsıyla teslîm olmalı ve çokça salât ü selâm göndermeliyiz.
Salavat nedir, nasıl getirilir?Salavat, Hz. Peygamber’in mânevî şahsiyetini selâmlama anlamında bir tabirdir
Sözlükte “dua, tâzim, rahmet” gibi anlamlara gelen salât ile (çoğulu salavât) “esenlik” mânasındaki selâm kelimelerinden oluşan salât ü selâm, “aleyhi’s-salâtü ve’s-selâm” veya “sallallāhü aleyhi ve sellem” şeklindeki dua cümlelerinin yerine daha çok Osmanlı Türkçesi’nde kullanılmıştır. Böyle dua etmeye “salavat getirme” denir.
Geçmiş dönemlerde tanzim edilmiş pek çok salavat örneği vardır. En kısa şekilde getirilen salavat şu şekildedir:
“Allahümme salli alâ Muhammed” veya “Sallallahü aleyhi ve sellem” ya da
"Allahumme salli ala seyyidina Muhammed“ ya da "Allahumme Salli ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed" ya da Allahümme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” diye salât-u selam getirilir.
Cuma günü Salavat getirmenin faziletiRasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuşlardır:
“Bir kimse bana salât ü selâm getirdiği zaman, onun selâmına karşılık vermem için Allah Teâlâ rûhumu iâde eder.” (Ebû Dâvûd, Menâsik, 96)
“Kim kabrimin yanında bana salât ederse ben onu işitirim. Kim de uzaktan salât ederse o bana ulaştırılır.” (Beyhakî, Şuab, II, 215)
Übey bin Kâ‘b -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e:
“–Yâ Rasûlâllah! Ben Siz’e çok salevât-ı şerîfe getiriyorum. Acaba bunu ne kadar yapmam gerekir?” diye sordum.
“–Dilediğin kadar.” buyurdular.
“–Duâlarımın dörtte birini salevât-ı şerîfeye ayırsam uygun olur mu?” diye sordum.
“–Dilediğin kadarını ayır. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için iyi olur.” buyurdular.
“–Öyleyse duâmın yarısını salevât-ı şerîfeye ayırayım!” dedim.
“–Dilediğin kadar yap. Ama daha fazla zaman ayırırsan senin için hayırlı olur.” buyurdular. Ben yine:
“–Şu hâlde üçte ikisi yeter mi?” diye sordum.
“–İstediğin kadar. Ama artırırsan senin için hayırlı olur.” buyurdular.
“–Öyleyse duâya ayırdığım zamanın hepsinde Sana salevât-ı şerîfe getirsem nasıl olur?” deyince:
“–O takdirde Allah Teâlâ, dünya ve âhirete âit bütün arzularını ihsân eyler ve günahlarını bağışlar!” buyurdular. (Tirmizî, Kıyâmet, 23/2457; Hâkim, II, 457/3578; Beyhakî, Şuab, III, 85/1418; Abdurrazzâk, II, 214)
Salât ü selâm o kadar mühimdir ki Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bizzat kendisi de peygamberlik makâmına salât ü selâmda bulunmuştur. Bunu, Cenâb-ı Hakk’ın emrini yerine getirmek ve ümmetine örnek olmak için yapmıştır.[1]
Bir mü’min, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e salât ve selâm ederse Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ona daha güzeliyle[2] cevap verir. Bu da bir mü’mine mükâfât olarak yeter. Zira Peygamber Efendimiz’in duâsı Hak katında makbûldür, reddedilmez.
Bilhassa cuma günü salât ü selâm ile meşgul olmak, çok fazîletli bir ibadettir.
Ebu’d-Derdâ -radıyallâhu anh- anlatıyor:
Bir gün Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Cuma günü bana çok salevât getirin! Zira o gün, meleklerin hazır ve şâhid olduğu bir gündür.[3] O gün bir kişi bana salât ettiğinde onun salâtı mutlakâ bana arz edilir. Salevât getirmeyi bırakıncaya kadar bu durum böyle devam eder.” buyurdular. Ben:
“–Vefâtınızdan sonra da mı?” diye sordum. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“–Evet, vefâtımdan sonra da! Allah Teâlâ peygamberlerin vücutlarını yemeyi yeryüzüne haram kılmıştır. Allâh’ın Nebîsi hayattadır ve dâimâ rızıklandırılır.” buyurdular. (İbn-i Mâce, Cenâiz, 65. Bkz. Ebû Dâvûd, Salât 201/1047, Vitir 26)
Hazret-i Ali -radıyallâhu anh- bu hususta şöyle demiştir:
“Her kim cuma günü Peygamberimiz’e yüz kere salevât getirirse kıyâmet günü mahşer yerine yüzü çok güzel ve nurlu olarak gelir. İnsanlar gıptayla, «Bu zât acaba hangi ameli işliyordu?» diye birbirlerine sorarlar.” (Beyhakî, Şuabu’l-Îmân, III, 212)
“Bir topluluk bir mecliste oturur da orada Allah Teâlâ Hazretleri’ni zikretmez ve Peygamber’lerine salevât getirmezlerse, bu yaptıkları büyük bir noksanlıktır ve kendileri için acı bir hasret ve nedâmet sebebi olur, aynı zamanda Allah tarafından bir cezâyı da hak etmiş olurlar. Artık Allah Teâlâ dilerse onlara azâb eder, dilerse mağfiret eder.” (Tirmizî, Deavât, 8/3380)
Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk -radıyallâhu anh- şöyle buyurur:
“Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e (ihlâsla) salevât getirmek; günahları, suyun ateşi söndürmesinden daha çabuk yok eder. Ona (muhabbetle) selâm göndermek, pek çok köle âzâd etmekten daha fazîletlidir. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i sevmek ise canların özünden ve Allah yolunda kılıç vurmaktan daha üstündür.”