
İslam aleminde kardeşliğin kutsallığını gözler önüne seren Ensar ve Muhacir hikayesi, günümüzde mülteciler ile adeta yeniden yaşanıyor.
Türkiye, 5 milyondan fazla Suriyeli vatandaşa yardım eli uzatırken, mültecilerin iç siyasette sık sık gündeme geldiği görülüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise Suriyeli mülteciler konusundaki açıklamalarının çoğunda, "Ensar ve Muhacir" kardeşliğini örnek gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kemal Kılıçdaroğlu'nun iktidara geldikleri durumda mültecileri ülkelerine göndereceğini söylemesi üzerine "Biz ev sahipliğine devam edeceğiz." ifadesini kullandı.
Erdoğan, "Sevgililer sevgilisi, bir muhacirdi, ensar ile el ele, kol kolaydı. İşte bu kültürden, bu medeniyetten gelenler, hatta nasibini alanlar, kalkıp da bu ülkedeki 5 milyon mülteciyi, eğer iktidar olurlarsa Tekrar Suriye'ye göndereceklermiş, Afganistan'a göndereceklermiş.
Biz ev sahipliğine devam edeceğiz. Biz göndermeyeceğiz. Çünkü biz, ensarın ne olduğunu muhacirin ne olduğunu, peygamberi bir metot olarak çok iyi biliriz." dedi.
Ensar ve Muhacir'in hikayesi ise yeniden merak konusu oldu. Peki Ensar kimdir, kime denir? Muhacir kimdir, kime denir? İşte hikayesi...
ENSAR VE MUHACİR KİME DENİR?
Muhacir; dinleri ve inançları uğruna, Mekke'den Medine’ye göç eden Müslümanlara, Ensar ise Mekkeli Müslümanlara yardım eden Medineli Müslümanlara denir.
Mekkelilerin zulüm altında olduğunu duyan Ensar olarak anılan Medine halkı; Mekke’de zulüm altında olan ilk Müslümanları şehirlerine dâvet etti.
Ensardan her biri, Muhacirlerden birini evinde barındırıyor, beraber çalışıyor, beraber yiyorlardı.
Medine'ye hicretten beş ay sonra Resûl-i Ekrem, Ensar ile Muhaciri bir araya topladı. Kırk beşi Muhacirlerden kırk beşi de Ensardan olmak üzere doksan Müslümanı kardeş yaptı.
Tevbe’nin 100’üncü ayetiyle onurlandırılan ve “Herkesi seven ve yardım eden” anlamına gelen “Ensar” ile Hz. Muhammed’le birlikte Medine’ye hicret eden Müslümanlar-“Muhacirler” hicretin birinci yılında kardeş oldular.
Tarihte hiçbir göç böylesine birbirlerine canıgönülden sarılma, birbirleriyle muhabbetle kaynaşma, birbirleriyle samimiyetle kucaklaşmayı o ana kadar görmemişti.
TEVBE SURESİ 100. AYET
Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
TÜRKÇE ANLAMI:
İslâm’ı ilk önce kabul eden muhâcirler ve ensar ile, iyilikle onlara uyanlar var ya, Allah onlardan razı olmuş; onlar da O’ndan razı olmuşlardır. Allah, onlara içinden ırmaklar akan, içinde ebedî kalacakları cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük başarıdır.