Sözlükte “tükenmek, tamamlanmak, son bulmak” mânasındaki nefk kökünden türetilen infâk; “bitirmek, yok etmek, yoksul düşmek” gibi anlamlara gelirse de daha çok “para veya malı elden çıkarmak” mânasında kullanılmaktadır.
Dinî-ahlâkî bir terim olarak genellikle “Allah’ın hoşnutluğunu elde etme amacıyla kişinin kendi servetinden harcama yapması, muhtaçlara aynî ve nakdî yardımda bulunması” demektir. Bu bakımdan infak, farz olan zekâtı ve gönüllü olarak yapılan her çeşit hayrı içermektedir.
Mallarınız ve evlatlarınız sizin için imtihandır
Kur’an-ı Kerim’de infak ile ilgili şöyle buyrulur:
"Mallarınız da çocuklarınız da birer imtihan vesilesidir. Allah katında ise pek büyük bir mükâfât vardır. O halde gücünüz yettiği kadar Allah’ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakının. Kulak verin; itaat edin; kendinize hayr olmak üzere (iyiliğiniz için) bağışta bulunun. Kim nefsinin cimrilik tutkusundan korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerin tâ kendileridir."[1]
Bu iki âyet-i kerime, müminlere hitaben, eş ve evlatlardan düşman olanların çıkabileceğini ve dikkatli olunması gerektiğini bildiren âyetten sonra gelmekte ve uyarıyı "Mallarınız da çocuklarınız da birer imtihan vesilesidir." diye pekiştirmektedir.
Bu sebeple de evlat ve geçim kaygısıyla hayır-hasenât yapmamak gibi çok sakıncalı bir davranışın benimsenmemesi hatırlatılmakta ve asıl büyük mükâfâtın Allah katında olduğunun unutulmaması istenmektedir.
İslam Dininde İnfak etmenin önemi
İslâmî anlayışa göre herkes, öncelikle emeğiyle kendisinin ve yükümlülüğü altındakilerin ihtiyacını karşılamaya çalışmalıdır. Zira bir hadiste belirtildiği üzere "Kişi elinin emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir şey yememiştir." (Müsned, II, 334; Buhârî, “Büyûʿ”, 15; ayrıca bk. Tâhâ 20/131-132).
Ancak dinî naslar bir bütün olarak incelendiğinde, herkesin elinden geleni yapması gerekli olmakla birlikte fertlerin toplumun maddî değerlerinden yalnızca çalışarak hak ettikleri kadar değil normal ihtiyaçları kadar faydalandırılması ilkesinin benimsendiği anlaşılır.
Hz. Peygamber dul ve yetimlerin geçimini bizzat üstlenmiş (Buhârî, “Ferâʾiż”, 4, 15; Müslim, “Ferâʾiż”, 14), Hz. Ömer de bu uygulamayı resmîleştirmiştir.
Fârâbî, devlet gelirlerinin bir kısmının çalışma gücü bulunmayanlarla mesleği para kazanmak olmayıp sosyal faaliyet gösterenlere harcanması gerektiğini söyler. Fakat bunlara yapılacak infak, hizmetlerinin önemiyle sınırlı olmalıdır. Nitekim Hz. Ömer, ilk zamanlarda hâfızlık çalışması yapanlara maaş bağlatmışken daha sonra bu faaliyetin hizmet niteliğini kaybettiğini görünce bundan vazgeçmiştir.
Kur'an'da İnfak zekattan daha çok geçiyor
Unutmayalım ki zekât, dînen zengin sayılanlara; cömertlik ve infâk ise zengin-fakir her müʼmine ilâhî bir emirdir. Nitekim Kurʼân-ı Kerîmʼde infâka teşvik, asgarî bir veriş olan zekâttan çok daha fazla yer almaktadır. İnfak, zengin-fakir her müslümanın mükellefiyetidir.
İnfak ile alakalı bazı Ayetler
"Allah’ın kendilerine ihsan ettiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun kendileri hakkında hayırlı olduğunu sanmasınlar! Aksine bu onlar için çok kötüdür. Çünkü o cimrilik ettikleri şeyler kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki göklerin ve yerin mîrası Allah’ındır. Allah yaptığınız her şeyi çok iyi bilmektedir." (Ali İmran 3)
“Onlardan bir kısmı da: 'Eğer Allah bize lütfundan verip zengin kılarsa, mutlaka sadaka ve zekât verir ve iyi insanlardan oluruz' diye Allah’a yemin edip söz vermişlerdi. Allah onlara lütfundan verince hemen cimrileştiler ve arkalarını dönüp gittiler.” (Tevbe 76)
“Onlar cimrilik eden ve insanları da cimriliğe teşvik eden, Allah’ın kendilerine bağışladığı zenginliği gizleyen kimselerdir. Biz, bu nankörlere aşağılayıcı bir azap hazırlamışızdır.”(Nisa 4)
“Siz öyle kimselersiniz ki Allah yolunda harcamanız istendiğinde, bir kısmınız cimrilik ediyor. Hâlbuki kim cimrilik ederse, kendi zararına cimrilik etmiş olur. Çünkü gerçekten Allah zengin, siz ise muhtaçsınız.” (Muhammed 47)
Mallarınızı Allah yolunda harcayın ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. Bir de iyilik edin ve yaptığınızı güzel yapın. Doğrusu Allah iyilik eden ve işini güzel yapanları sever. (Bakara 195)
Ki onlar gaybe iman eder, namazı dosdoğru kılar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden harcarlar. (Bakara 3)
Rasûlüm! Sana, Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Sevap kazanmak için harcayacağınız şeyleri öncelikle ananıza, babanıza, akrabanıza, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara verin.” İyilik olarak her ne yaparsanız, Allah onu mutlaka bilir. (Bakara 125)
Rasûlüm! Sana içki ve kumarın hükmünü soruyorlar. Şöyle de: “Onlarda büyük bir günah ve zarar, bununla birlikte insanlar için birtakım faydalar da vardır; fakat günah ve zararları faydalarından daha büyüktür.” Yine sana Allah yolunda neyi harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyaç fazlası olup kolayınıza geleni verin.” Allah, etraflıca düşünesiniz diye size âyetleri böylece açıklıyor.
(Bakara 219)
Ey iman edenler! İçinde hiçbir alışverişin, dostluğun ve şefaatin geçerli olmayacağı bir gün gelmeden önce size verdiğimiz rızıklardan Allah yolunda harcayın. Kâfirlere gelince, onlar zâlimlerin ta kendileridir. (Bakara 254)
Mallarını Allah yolunda harcayanların misâli, yedi başak bitiren ve her başakta yüz dâne bulunan bir tek tohumun hâli gibidir. Allah, dilediğine kat kat fazlasını da verir. Çünkü Allah, lutfu pek geniş olan ve her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara 261)
Mallarını Allah yolunda harcayıp da bunun ardından herhangi bir başa kakmada ve gönül incitici bir harekette bulunmayanlar yok mu, onlar için Rableri yanında özel mükâfatlar vardır. Onlara hiçbir korku yoktur ve onlar mahzûn da olmayacaklardır. (Bakara 262)
Hz. Peygamber (SAV)'in cimriliğe karşı ettiği dua
“Rabbim! Cimrilikten, tembellikten, çok yaşlanıp bunamaktan, kabir azabından, Deccâl’in oyununa gelmekten, hayatın ve ölümün getireceği huzursuzluktan Sana sığınırım.”
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış