Tüm zamana, tüm evrene ve tüm insanlığa gönderilen Kur'an-ı Kerim'de Allah (c.c), her suresiyle ve her ayetiyle insanlara ışık tutar ve yol gösterir.
Bir Mü'minin aklına takılan tüm soruların cevabı, Kur'an-ı Kerim'de vardır. Mü'mine düşen görev Kur'an-ı anlayarak okumak ve onu kılavuz edinmektir.
Yüce Kitabımız Kur'an-ı Kerim'in 81. suresi olan Tekvir Suresi, Mekke döneminde indiği için Mekki bir Suredir ve 29 ayettir. Sure, adını birinci ayette geçen “küvviret” fiilinin mastarından almıştır.
Sûrede başlıca, kıyamet koptuğunda gerçekleşecek olan bazı olağanüstü olaylar, vahiy ve peygamberlik konuları ele alınmaktadır. Peki Tekvir ne demek, Tekvir suresi nasıl okunur? Sizler için Tekvir suresinin Arapça yazılışını, okunuşunu ve Türkçe mealini derledik...
Tekvir suresinin okunuşuTekvir Suresi Türkçe anlamı
Mekke döneminde nâzil olmuştur. 29 âyettir. Adını birinci âyetten almıştır. Tekvîr, “dürülme ve dürme” anlamına gelir.
Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla
1. (Kıyamet zamanı Sûr’a üfürüldüğü, çekimlerin yok olduğu) güneş dürül(üp ışığı söndürül)düğünde,
2. Yıldızlar (kararıp) döküldüğünde, [krş. 54/1]
3. Dağlar, yürütül(üp yok ol)duğunda,
4. (Titizlikle bakımı gereken) on aylık gebe develer (bile, dehşetten başıboş) salıverildiğinde,
5. Vahşi hayvanlar (her yönde ürkerek) toplandığında,
6. Denizler kaynatıl(ıp ateş kesil)diğinde,
7. Nefisler eşleştiğinde (ruhlar bedenle birleştiği veya kişiler kendi grubuyla tasnif edildiğinde,)
8-9. Diri diri toprağa gömülen kız, “hangi günahından dolayı öldürüldü?” diye sorulduğunda,[1]
10. (Amellere ait) defterler açılıp yayıldığında, [krş. 17/13 ve dipnotu]
11. Gök (yerinden) sıyrıl(ıp dürül)düğünde, [krş. 21/104]
12. Cehennem daha da alevlendirildiğinde,
13. Cennet (mü’minlere) yaklaştırıldığında,
14. (Her) kişi (artık hayır ve şerden) ne hazırladığını bilecektir. [krş. 3/30; 75/13]
15. (Hayır! Yine) yemin ederim, (gündüzleri) o sinip gizlenen,
16. (Ve yörüngelerinde) akıp yuvalarına[2] giden (yıldız)lara.
17. (Kararmaya)[3] yöneldiği zaman geceye,
18. Nefes nefes ağarmaya başladığı zaman sabaha ki,
19-20. Muhakkak O (Kur’an), arşın sahibi (Allah katında) yüksek mevkiye sahip, çok şerefli, güçlü bir elçinin (Cebrail’in, Allah’tan) getirdiği sözüdür. [bk. 10/37-38; 53/5-10; 72/23]
21. Orada, (mele-i a’lâda meleklerce kendisine) itaat olun(maya lâyık ol)andır; tam güvenilendir.
22. Arkadaşınız (Muhammed, kâfirlerin dediği gibi) mecnun değildir.
23. Andolsun ki o, onu (Cebrail’i) apaçık ufukta gördü. [krş. 53/13-16]
24. O, gayb konusunda (görünmeyenleri haber verme hususunda) cimri (ve saklayıcı) değildir.[4]
25. O (Kur’an) taşlanmış (kovulmuş) şeytanın sözü de değildir. [bk. 26/ 210-212]
26. O halde (Kur’an’ı bırakıp) nereye gidiyorsunuz?
27-28. O (Kur’an), bütün âlemlere (insan ve cinlere, özellikle de) içinizden doğru hareket etmek isteyen kimselere, bir öğüt ve uyarıdır.
29. (Fakat) âlemlerin Rabbi olan Allah dilemedikçe, siz (bir şey) dileyemezsiniz. [bk. 74/56; 76/30]
(İnsan her istediğini yapamaz ve elde edemez. Bunun için Allahu Teâlâ’nın dilemesini ve dileğimizi kabul etmesini O’ndan usulüne uygun bir şekilde istememiz lazımdır.)
[1] Canlanmış ceninlerin kürtaj edilmesi de bu âyetin hükmü kapsamındadır.
[2] Doğuş noktalarında.
[3] Veya, ”Ağarmaya.” Yukarıdaki mâna tercih edilmiştir (Sâbûnî (Safve), III, 525).
[4] Yahut, “O, gaybı zanna dayanarak söyler.” diye suçlanamaz. Bu mâna bazı kıraatlerin “danîn”i, “zanîn” okuyuşuna göredir (Beydâvî).