Belediyeler, Konserler, Soruşturmalar ve Halk…

“Belediye Başkanının Baldızı Belediyede Danışman Oldu”

“Milyon Dolarlık Kültür Sanat İhalesi Başkanın Ortağı Olduğu Şirkete Gitti”

“AK Partili Belediyenin Konser Harcamaları Dudak Uçuklattı”

Bu başlıkları hepimiz hatırlıyoruz değil mi?

Yıllarca iktidarı eleştiren gazeteciler tarafından bu ve benzeri başlıklarla hemen hemen her gün haberler yapılıyor, bire bin katılarak Twitter’da TT konuları oluşturuluyordu.

Gel zaman git zaman o belediyeler artık CHP’ye geçti.

Ne mi oldu?

CHP’li belediye başkanları, belediyelerinde akrabalarını işe aldı.

Haber oldu, vicdanlı her vatandaş ses yükseltti; o belediye başkanlarından birçoğu geri adım atmadı.

Vatandaş bunu yazdı bir kenara…

Tartışmalı ihaleler gerçekleşmeye başladı.

Dikkatli meslektaşlarımız hemen bu ihaleleri gündeme getirdi, yine belediyeler geri adım atmadı.

Vatandaş yazdı bunu bir kenara…

En son da CHP’ye geçen belediyelerdeki konser harcamalarındaki astronomik rakamlar gündem oldu.

Yine oy veren vermeyen her vicdanlı vatandaş ses yükseltti. CHP’li belediye başkanları kendilerini savunmaya çalıştıkça daha da gülünç duruma düştüler, basın konuyu deştikçe skandallar ardı ardına ortaya çıkıyor ancak belediye başkanları, bir özrü ve hata kabulünü kendilerine oy veren halka çok görüyorlardı.

Vatandaş yazdı bunu bir kenara…

Ardı ardına hata yapan CHP’li başkanları, daha bir yılları dolmadan yerelde toplumsal desteklerini giderek kaybediyorlardı ki imdatlarına soruşturmalar yetişti.

Hepsi bir anda mağdur oldu.

Tartışılması, vatandaşa tane tane anlatılması gereken gerçekler “Zaten görevden almak için kurguydu” algısına kurban gitmeye başladı.

Ben demiyorum ki hukuk gereğini yapmasın, ben demiyorum ki ortada yanlış bir şeyler varsa adalet mekanizması sessiz kalsın.

Ama siyasette en büyük adalet terazisi vatandaşın vicdanıdır.

Vatandaş siyasetçiye yetkiyi verdiği gibi almasını da bilir.

Ancak kendi iradesinin üzerinde irade kurulmaya çalışıldığını gördüğünde de sandıkta cevap vermesini bilir.

Demokrasi tarihimiz boyunca da bu böyle olmuştur.

Siyaset bir iletişim sanatıdır. Ve tek karar verici halktır.

Halkın gücünün üzerinde bir güce siyasette yer yoktur.

Demem o ki;

Siyaseti akışına bırakın, vatandaşa gerçekleri en güçlü şekilde anlatın ve bu halkın ferasetine güvenin…

KADEM Konusunda Özeleştiri Zamanı

Haftada iki kez de olsa sizlerle bu köşede buluşmak bana çok iyi geliyor.

Heybemde biriktirdiğim, elbet bir gün sırası gelir de ben de bu konuda meramımı anlatırım dediğim birçok konuyu şimdiye dek sizlerle bu mecrada paylaştım; sizler yazılarımıza ilgi gösterdikçe, Ensonhaber yönetimi de talep ettikçe paylaşmaya devam edeceğim.

Bugün yine çok uzun süredir notlarımın arasında bekleyen bir konuyu yazmak istedim.

Öncelikle şunu tüm samimiyetimle söylüyorum söz konusu STK’nın yönetim kadrosundan, kurucularından ya da kimlerin dolaylı veya direkt olarak kimin desteklediğinden bağımsız olarak yazıyorum bu satırları.

Kadın ve Demokrasi Derneği…

Ya da kamuoyunun daha yakından bildiği ismi ile KADEM…

Bu ülkede elini taşın altına koymanın ne denli zahmetli bir iş olduğunun en somut örneklerinden biridir sanırım KADEM.

Ne İsa’ya ne Musa’ya diye bir söz vardır ya bizde; tam olarak KADEM’in içerisinde bulunduğu durumu anlatıyor aslında bu söz.

Ne muhafazakar camia tam manasıyla kabullendi KADEM’i ne de seküler kesim.

Aslında kadın konusunu marjinal bir takım grupların elinden söküp alacak kadar inisiyatif gerektiren projelere, ses getiren çalışmalara imza attı KADEM.

Fakat heyhat!

Bu kez de terazinin sağda kalan kefesinden beklemediği tokatlar yedi.

Ne yazık ki böyledir.

Bazı önkabulleri yıkmak zor oluyor.

KADEM de bunu süreç içerisinde en sert şekilde tecrübe eden STK’lardan bir tanesi.

Herhangi bir kalıba ya da mahalleye sığmayacak kadar takdir edilesi işlere imza atan KADEM, bugün en güçlü dönemini yaşaması gerekirken ne yazık ki hak ettiği kıymetten çok azını görüyor.

Muhafazakar camianın kendi özeleştirisini yapması gerekiyor KADEM konusunda.

Kadına şiddet toplumumuzun ciddi bir sorunuyken, kadın cinayetlerindeki oranlar düşündürücü seviyedeyken ve aile yapısına yönelik tehditler giderek artarken KADEM gibi bu toprakların geleneğine, toplumun inançlarına ve hassasiyetlerine saygılı kurumlara sahip çıkmamız gerekiyor.

Yoksa zaten marjinal grupların kendini tekel olarak gördüğü ve her türlü dezenformasyonu yaptığı kadın ve aile gibi hassas bir konuda meydan iyiden iyiye boş kalacak…

CHP’nin Çıkmazı

CHP 31 Mart’ın 1. Partisi oldu.

En beklenmeyen illerde en beklenmeyen ilçelerde ipi önde göğüsledi.

Hadi Ankara’da Mansur Yavaş etkisi vardı da sürprizler oldu…

Hadi İstanbul’da İmamoğlu etkisi vardı da sürprizler oldu kabul.

Peki ya Adıyaman?

Peki ya Kütahya, Amasya, Afyon ve sayamadığım daha nice il ve ilçe…

Elbette CHP’nin kazandığı kadar AK Parti’nin kaybettiği seçim bölgeleri de var ancak ben olaya çok farklı bir yerden bakacağım.

CHP’nin sürpriz yapan onca başkanı İmamoğlu, Yavaş ve Özgür Özel’in gündemleri altında kalıyor.

Uşak’ı CHP’ye kazandıran, Burdur’u CHP’ye kazandıran belediye başkanlarını geçtim;

Bursa’yı, kazandıran, Adana’nın, Mersin’in, Antalya’nın CHP’de kalmasını sağlayan belediye başkanlarının da ismini neredeyse hiç duymuyoruz.

Pardon… İmamoğlu, Yavaş ya da Özel bu illeri ziyaret ederse gündemde yer bulabiliyor bu belediye başkanları. Haklarını yemeyelim…

Evet CHP’nin şu anda tanınırlığı ve kabul edelim ki potansiyeli çok yüksek iki belediye başkanı bir de CHP’yi 45 yıl sonra birinci parti yapmış genel başkanı var. Ancak bu durum CHP’de siyaset yapan diğer isimler için bir sorun haline gelmeye başladı. Çünkü muhalefete dair medyadaki tüm manşetleri bu isimler kapmış durumda.

Arada sırada Tanju Özcan ve Afyon’dan Burcu Köksal gündem oluyor, onlar da CHP’nin şu andaki genel parti siyasetine itiraz ettikleri için.

Ben bir iletişimci olarak bu durumun zaman içerisinde giderek daha büyük bir sorun haline geleceğini görebiliyorum. Çünkü daha önceden benzeri olaylar defalarca yaşandı.

Siyaset boşluğu asla kaldırmaz.

CHP içerisinde kurultay taleplerini seslendiren muhalefet bu durumu kullanıp saflarını güçlendirmek ister mi? Ya da zaten kapalı kapılar ardında bunları konuşarak kafaları karıştırma çabaları başlamış mıdır?

Dedim ya siyaset bu boşluk kaldırmaz…

Başa dön