Bugüne kadar birçok olay yerinde bulundum, iş için heyetlerle çok fazla seyahate gittim. Bu seyahatlerde elimden geldiği kadar size işin arka planını anlatmaya çalıştım.
Zaten politik analiz ve diplomatik haberler tarafında çok kıymetli meslektaşlarım değerli işler yapıyor.
Ben bir parça daha işin muziplik tarafında olmayı tercih ettim, ediyorum. G20 Zirvesi için gittiğimiz Brezilya seyahatinde gözlemcilik görevi bana düştü…
Yolculuk Başlıyor…
Geçtiğimiz hafta Pazar sabahı başladı yolculuğumuz…
Hakan Fidan, Mehmet Şimşek, Fahrettin Altun, Akif Çağatay Kılıç, Hasan Doğan ve Ömer Çelik heyetteki isimlerdi...
Brezilya’ya iner inmez yoğun bir program başladı. Sn Cumhurbaşkanı’nın önceden planlanmış oldukça sıkışık bir görüşme takvimi vardı.
Saat farkıymış, jetlagmış, yol yorgunluğuymuş birkaç saat dinlenmekmiş yok…
Herkes son derece konsantre bir şekilde yoğun bir trafiğe atıldı.
G20 Vakti
İlk gün süren yoğun görüşmelerin ardından ertesi sabah erkenden G20 programları başladı. G20’de en dikkat çeken oturum başlıklarından bir tanesi “Adil Bir Dünya” konulu programdı.
Sn Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler kürsüsünden dünyaya seslendiği, daha sonra da çıkardığı kitabına ismini verdiği o jenerik sloganı hatırlamamak ne mümkün!
“Daha Adil Bir Dünya Mümkün”
Bakanların başkanlık ettiği heyetler sürekli bir koşuşturma halindeydi…
Dar zamanda baş döndürücü görüşme trafiğini yönetmek kolay değil. Ama tabii biz gazeteciler de işimizi yapmak, bilgi taneciklerini kovalamak durumundaydık ki siz takipçilerimize ulaştırabilelim.
Bir ara Sn Hakan Fidan ile denk geldik. Ya da denk gelmek için yoğun çaba sarf ettim desem daha doğru olacak…
İyi ki de bu çabayı sarf etmişim çünkü Sn Fidan ile uzun uzun sohbet etmiş olduk.
Hakan Bey’in cidden farklı bir karizması var.
Sohbet sırasında soruları soran siz olsanız bile bir anda işler tersine dönüyor ve kendinizi mülakata çekiliyormuş gibi hissediyorsunuz.
Tabii bir de Hakan Fidan ile konuşurken kafanızın içinde derinden derine bir Kurtlar Vadisi müziği çalıyor.
Ben bu müziği susturamadım hatta göz teması kurdukça da desibeli yükseldi…
Nazlı Çelik’in Gerçekleri Öğrendiği Anlar
Oturum aralarında ve yemek molalarında heyette bulunan meslektaşlarımızla da bol bol sohbet etme şansımız oldu.
TV100’den Deniz Gürel, Star’dan Nazlı Çelik, NTV’den Burcu Kaya, Ensonhaber’in sahibi Serkan Kalemciler ve ben muhabbete dalmışız…
Konu ABD seyahati dönüşü yaşanılan bir olaya geldi. Nazlı Çelik ABD dönüşü uçakta ufak bir baygınlık geçirmişti.
Nazlı ile iddialaştık…
Kendisi 2-3 dakika baygın kaldığını düşünüyormuş. 20 dakikaya yakın bir süre baygın kaldığını duyunca önce bana inanmadı…
Israrla şaka yaptığımı onu korkutmaya çalıştığımı düşünüyordu ki uçakta Nazlı’ya ilk müdahaleyi yapan hekimi gördük.
Hemen atladım “Hocam bir şey soracağım Nazlı Çelik kaç dakika baygın kaldı?”
Hoca hafif bir duraklamanın ardından Nazlı’ya döndü… “20 dakikaya yakın baygın kaldı, bir ara nabız alamadım, biraz daha nabız alamasaydım kalp masajına başlayacaktım”
Nazlı şok…
Tabii ben de hemen atladım “Aşk olsun Nazlı, bunca yıllık arkadaşız, hukukumuz var ben sana ne zaman yalan söyledim”
Nazlı şaşkınlığından beni duymamış olabilir…
Şunu da ekleyeyim çok değerli arkadaşım Nazlı gayet iyi, tüm tetkiklerini de yaptırmış, yorgunluğa bağlı anlık bir tansiyon düşmesi…
Dönüş Yolculuğu Başlar…
Yoğun geçen 3 günün ardından birçoğumuzun perti çıkmış şekilde dönüş uçağında tekrar buluştuk.
14 saatlik yolculuk…
Kuru kuru geçmiyor…
Koyu sohbet şart…
Ekibin en kıdemlilerinden Okan Müderrisoğlu’nun da aralarında bulunduğu bir ortamın içinde buldum kendimi.
Konu; Türk siyasi tarihinin en komik anları…
Tabii burada tek tek olayları anlatmam çok zor ama sanırım orada bulunup da gülmekten gözlerinden yaş gelmeyen kimse yoktu.
Bazen fikir ayrılıkları yaşıyoruz, bazen gereksiz alınganlıklar yapıyoruz ama aslında söz konusu yaşanmışlıklar olunca o kadar kolay ortak noktada buluşabiliyor ki herkes…
Bir ara Murat Alan ile uçağın arkasında ayaküstü sohbete daldık. Bilmediğim çoğu konuyu derinlemesine anlattı. Elbette bol bol sözünü kesip araya girdiğimde oldu. Parfüm seçimi ise on numara.
Bu tür ortamlarda bizi biz yapan insani özellikler çok rahat ön plana çıkıyor. Mesela TRT Genel Müdürü Zahid Sobacı…
Uzun uzun sohbet şansı bulduğum, bu seyahat vasıtasıyla daha yakından tanıdığım isimlerden biriydi.
Samimiyetini, TRT’ye katmak istediği vizyonu sohbet sırasındaki heyecanından ve tutkusundan inanın anlıyorsunuz.
Zahid Bey gelin YouTube kanalımda anlatın bunları, projelerinizi konuşalım dedim ama sanırım bu teklifim havada kalan röportajlar listesine eklendi…
Sn Cumhurbaşkanı ile Röportaj Zamanı
Dönüş uçağında röportaj için yerimizi aldığımızda kendimi Amerikan filmlerinden bir sahnede gibi hissettim.
Ben ilk kez uçak röportajında yer alıyorum.
Daha önceki ABD ziyaretinde Türk Evi’nde yapmıştık röportajı…
Açık söyleyeyim mesleki hayatımda en merak ettiğim ortamlardan bir tanesiydi uçaktaki röportaj anı…
Herkes sorularını hazırlamış, ön çalışmasını yapmıştı.
Fahrettin Altun ceketini çıkartmış gömlek ve kravatıyla…
Hasan Doğan yerini almış, tüm tecrübesiyle ortamı süzüyor…
Bir an Hakan Fidan ile göz göze geliyoruz ve kafamda yine kurtlar vadisi müziği…
Hemen gözleri kaçır Adem…
Mehmet Şimşek orada. Bir parça düşünceli… Asgari ücret, yıl sonu zamları, hedefler, gerçekler… Kolay değil…
Sn Erdoğan yerini aldı…
Sorular kısa, cevaplar net.
Sn Erdoğan formunda… Zaman zaman ufak espriler…
Fahrettin Altun bir yandan not tutuyor, bir yandan gazetecilerle iletişim halinde.
Sanırım bu anların bir fotoğrafını çekseydim arşivde unutulmayacak karelerden biri olurdu…
Kim bilir belki bir dahaki sefere…
Seyahatin En’leri…
- Seyahatin en enerjiği sanırım Cumhurbaşkanı’nın adeta gölgesi olan koruma müdürü Muhsin Köse’ydi.. Bir an durmadı, bir an yorulmadı. Cumhurbaşkanı ile mesafesi sanırım iki adıma hiç çıkmadı. Hep bir adım uzağındaydı…
- Seyahatin en zorlayan kısmı saat farkıydı. Ben daha önce defalarca ABD’ye gittim ancak bu seyahat gibi jetlag hiç yaşamamıştım. İnanın bir buçuk günde zor kendime geldim.
- Seyahatin en dikkatlisi Fahrettin Altun’du. Bir saniye olsun elinden not defterinin, kaleminin düştüğünü görmedim.
- Seyahatin en şık ismi sanırım Okan Müderrisoğlu’ydu. Kırmızı bir süveteri vardı ki fena kıskandım…
- Seyahatin en esprilisi Haluk Çimen ve Murat Yancı’ydı desem yeridir. Her daim ince ve zekice esprileriyle ortama samimiyet kattılar.
- Seyahatin en dikkat çekeni Hande Fırat’tı. Yeni saç modelini inanılmaz beğendim ve yakıştırdım.