Esenyurt’a kayyum meselesini herkes konuştu. Sanırım hiç konuşmayan 3-5 kişiden biriyim. Ortalık bir parça durulduğuna göre izin verirseniz ben de bu hususta fikrimi paylaşmak istiyorum.
Esenyurt konusu, CHP içerisinde çok büyük bir gedik açtı. Sadece parti içerisinde değil, partiye gönül veren seçmen için de bu söylediğim geçerli. CHP’nin kurucu çizgisinden, ana kodlarından uzaklaştırıldığını düşünen kitle, hiç de azımsanmayacak kadar…
CHP’nin iki önemli starı, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş, Esenyurt konusuyla beraber tamamen farklı iki noktaya savrulmuş durumda. Sadece İmamoğlu ve Yavaş mı farklı noktalarda? CHP Genel Başkanı Özgür Özel; Esenyurt’ta miting yapacaklarını açıklıyor, milletvekillerine ve belediye başkanlarına talimat veriyor, mitingde hazır bulunmalarını istiyor. Mansur Yavaş gelmiyor. Tanju Özcan gelmiyor. Muhittin Böcek gelmiyor. Burcu Köksal gelmiyor. Milletvekillerinden katılım oldukça düşük kalıyor. Yani Özgür Özel’in parti içerisinde sözünün ağırlığı kritik bir teste tabii tutuluyor ve Sn Özel sınıfı geçemiyor. Eli büyütüyorum. Sn Özel’in sözünün ağırlığı partiye gönül veren seçmende ve partinin tabanı olan teşkilatlarda da karşılık bulmuyor ki; İstanbul’un en kalabalık ilçesi, nüfusu 1 milyondan fazla olan Esenyurt’ta CHP miting yapıyor ve katılımcı sayısı hadi hadi abartarak söylüyorum beş bin!
Tabii katılımın bu kadar düşük olması bize bir şey daha söylüyor!
Vatandaş, kayyum meselesinde devletinin yanında saf tuttu.
Bu benim şahsi yorumumdur. Katılıp katılmamak sizin fikriniz, saygı duyarım ancak benim açımdan görünen köy budur!
Esenyurt konusu toplum nazarında büyük oranda eleştiriye kapalı. Bu saatten sonra Esenyurt Belediye Başkanı ile ilgili kim derse ki terörle iltisakı yok; inanın o da vatandaştan çiziği yer. Dediğim gibi bu sözlerime katılmayacak çok kişi var bunu biliyorum ancak herkesin olaylara bir bakış açısı vardır. Benim çerçevemden de vaziyet budur! Zaman kimi haklı çıkaracak göreceğiz…
Arşivimden AK Parti’ye notlar
Devri Sabık…
Zaman zaman bu köşeden AK Parti’nin yönetim kadrosuna sesleniyor, naçizane eleştirilerimi dile getiriyorum. Bu yazılarımı ne zaman paylaşsam sıklıkla tebrik mesajları, nadir de olsa sitem mesajları alıyorum. Aslında bakarsanız yazılarımın birçoğu, zamanında yazıp arşive çektiğim tweet taslaklarının demlenmiş halidir.
Bugün de artık demini aldığını düşündüğüm birkaç arşiv notunu yazacağım.
Siyasette devri sabık oluşturmak bizim kronik sorunlarımızdan bir tanesi. Bunu kısmen kabullendik artık da ben aynı siyasi parti içerisinden devri sabık çıktığını ilk kez AK Parti’de görüyorum. Bazı bakanlıklar ve bazı belediye başkanları öyle tavırlar sergiliyor ki zannedersin ki selefi en karşıt partiden!
Halef, seleften kalan tüm kadroları bir an önce lağvetmenin yollarını arıyor. Üstelik bunu yaparken de baya kırıyor, döküyor… Mobbingler, gurur kırıcı atamalar ve nicesi…
Bu hayatta ne oldum demeyeceksin, ne olacağım diyeceksin…
Makam mevki bugün var yarın yok, önemli olan hoş bir seda bırakmaktır arkanda. Dava adamı, gönül adamı olarak anılmaktır. Biliyorum sözlerim kalbinizdeki katranı aşıp size dokunmayacak ama bir umut olarak söylüyorum: Etmeyin…
Vefa Nerede?
Sn Erdoğan’ın ilk akla özelliklerinden bir tanesi…
O’nu eski tanıyan herkesten duyabileceğiniz bir cümle…
“Tayyip Bey çok vefalı adamdır.”
İmzamı atarım.
Ancak Sn Erdoğan’ın yakın çevresi dahi artık çok ama çok kalabalık.
Eskisi gibi isim isim vefa göstermeye kalksa memleket meselelerinin vay haline…
Yani böyle bir vakti yok ki Sn Erdoğan’ın.
Peki ya Sn Erdoğan’ı asiste etmesi gereken, il il, ilçe ilçe onu temsil etmesi gereken kadrolar?
Tek bir soru soracağım: 31 Mart seçimlerinden sonra görevlerini devreden belediye başkanlarını arayan kaç AK Partili üst düzey yetkili vardır acaba?
Sanırım sayıları oldukça az ki benim sohbet ettiğim eski belediye başkanlarının birçoğu bu hususta kırgınlıklarını, üzüntülerini dile getiriyor.
Çok değil 6 ay öncesine kadar bu isimler, partinizin belediye başkanıydı. En azından bir arayın, göstermelik de olsa bir hal hatır sorun. Elbette bu söylediklerimi ve daha fazlasını yapan AK Partili yetkililer var, benim sözüm yapmayanlara!
Sultan Yusuf’un dostu olmak kolaydır. Zor olan kuyudaki Yusuf’a dost olmaktır.
Kuyudaki Yusuf’a el olanlara selam olsun…
Not: Arşivimden AK Parti’ye notlar serisine zaman zaman devam edeceğiz. Zira demlenen daha nice not var…
Sabiha Gökçen Havalimanı’na kaos hakim!
10 Kasım’da Pegasus’un davetlisi olarak Selanik’e gitmek için Sabiha Gökçen Havalimanı’nın yolunu tuttum. İlk tören Sabiha’da gerçekleşecek, oradan da uçağa geçerek Selanik’e hareket edecektik. Ancak havalimanına vardığımız ilk andan itibaren inanılmaz bir kaos, inanılmaz bir düzensizlik bizi karşıladı. Pazar yerinden hallice desem abartmamış olurum. Kaldı ki durumu gösteren bir video paylaştım ve kısa sürede X’te 1 milyondan fazla izlenme aldı…
Sabiha Gökçen Havalimanı bitmiş durumda…
Kızmayın öyle!
İşte madde madde yaşadıklarımız ve gördüklerim:
- Daha girişten itibaren kaos başlıyor. Otopark karmaşası içinden çıkılmaz bir hal almış. Otoparkın hali ve hijyeni hatta görevlilerin tavırları konusuna hiç girmiyorum…
- XR geçişleri o kadar özensiz, o kadar karmaşık ki görevliler dahi umudu kesmiş durumda. İnisiyatif alıp yan geçişi açmıyorlar ya da açamıyorlar.
- Bankolarda işlemler mi çok uzun sürüyor bir altyapı problemi mi var tam bilmiyorum ama bavul teslim sıraları öylesine uzun öylesine uzun ki; biz bir ara bedava bir şey mi dağıtılıyor acaba bu sıra ne böyle diye düşünmedik değil!
- Havalandırma sorunu çok ciddi bir problem. Hatta halk sağlığını bile tehdit edecek bir seviyede. İstanbul, sonbaharın en serin günlerinden birini yaşarken biz havaalanının içerisinde havasızlıktan boncuk boncuk terliyorduk.
Evet Sabiha Gökçen Havalimanı’nın yeni pisti açıldı ancak sanıyorum ki Sabiha Gökçen’in yeni bir terminal binasına da ihtiyacı var!
Bu yaşadıklarımızın ve yazdıklarımın aksini iddia eden bir yetkili varsa kameraları açalım, tamamen habersiz bir şekilde havalimanına gidelim. Hani Uğur Dündar’ın bir zamanlar Arene’da yaptığı gibi…
Söylediklerimde bir parça dahi eksik varsa ben özür dilemeye hazırım!
Sabiha Gökçen Havalimanı’nın halini, inanın bana saatlerce anlatırım.
Ve aslında işin bir başka boyutu da havalimanının girişinden itibaren başlayan kaosun hava yolu trafiğine bile etkisi var!
Yılda milyonlarca turist ağırlayan bir Megakent'in 2. Havalimanı bunu hak ediyor mu?
Bu ülke insanı bunu hak ediyor mu?
Biz bunu hak ediyor muyuz?
Bazen cidden sorguluyorum…