Depremin günah keçisi

Öncelikle hepimize geçmiş olsun.‌

Umarım bununla geçmiştir…

Şüphesiz ki deprem, toplum olarak son dönemde hepimizin bilinçaltında kalıcı hasarlar bıraktı.‌

Bunun en önemli sebebi ise yakın tarihte yaşadığımız yıkıcı 6 Şubat depremleri…‌

6 Şubat’ın acı izleri, hafızalarımızdan uzun yıllar silinmeyecek.

Depremi bana kalırsa birkaç farklı boyutta ele almak gerekir. Geçmişte de bugün de ve hatta gelecekte yaşanacak depremlerin farklı boyutları mevcut.

Vatandaş boyutu…

Yönetici boyutu…

Ve topyekûn mücadele…

‌Kalemim döndüğünce kendi penceremden bu boyutları biraz açmak isterim.

‌Türkiye’de kentsel dönüşüm maalesef istenilen hızda ve düzeyde yapılmıyor. Ancak son 20 yılda azımsanamayacak bir yol katedildi.

Birçok kamu kurumu, okullar, hastaneler güçlendirildi ya da yenilendi.

‌Hakkını teslim etmek lazım iktidar, kentsel dönüşüm noktasında elini taşın altına çekinmeden koyuyor.

‌Fakat tüm mücadeleye rağmen hala ciddi sıkıntılar mevcut; gördük ki toplanma alanlarında ciddi sıkıntılar var. Kriz anında nerede buluşacağımızı bilmiyoruz.

‌Ben şahsen muhalefet partisinden bu konuda bir serzeniş beklerdim…

‌Bugün muhalefet partisinden isimlerin yapması gereken çağrı şu olmalıydı:

‌Daha fazla yeşil alan…

‌Daha fazla millet bahçesi…

‌Daha fazla toplanma alanı…

‌Ya da gördük ki; deprem gibi doğal afet anlarında Kuzey Marmara Otoyolu’na ciddi bir talep var. Bu yol depremdeki en büyük kaçış güzergahı. Bu yol yetersiz ve bu yola paralel yeni bir yol yapılmalı.

‌Fakat bunları ben söylüyorum; muhalefetse sığ bir tartışmadan öteye geçemedi.

‌Şimdi gelelim işin bir diğer boyutuna…

‌İletişim!

‌6 Şubat depremi, toplum olarak en büyük sınavımızı verdiğimiz bir doğal afetti.

O dönem, su götürmez bir gerçek GSM operatörleri kötü bir sınav verdi. Çünkü baz istasyonları çöktü, yerle bir oldu, yenilenmesi ise çok uzun sürdü vs.

‌O tarihte, GSM operatörlerini en ağır şekilde eleştirenlerden biriyim; ki bedelini de bir şekilde ödedim.

‌Pişman değilim yine olsa yine aynı eleştirileri sıralarım.

‌Fakat…

‌Durum 6.2’lik İstanbul depreminde biraz farklı.

‌Bu depremin günah keçisi GSM şirketleri ilan edildi.

‌Sosyal medyada kendilerince kanaat önderi rolüne bürünenler de sorumsuzca bu durumu körükledi.

‌Arkadaşlar inanın bana dünyanın hiçbir yerinde aynı anda 10 milyona yakın insanın arama talebini karşılayacak bir hat yok.

‌Kısa süreli hizmet dışı kalmak inanın normal.

‌Cadı avına çıkar gibi yaşadığımız her olayda günah keçisi aramayı bırakmamız lazım.

‌Bu, bizi odak noktamızdan da uzaklaştırır.

‌Buyurun; binaların sağlamlığını, kentsel dönüşümü, toplanma alanlarını konuşalım…

‌TÜRKİYE HAYRANI JAPONLAR

Aralarında Ticaret Bakanı Ömer Bolat, DEİK Başkanı Nail Olpak, AK Parti Milletvekili Hulki Cevizoğlu’nun da olduğu kalabalık bir grupla Japonya'nın Osaka kentinde düzenlenen EXPO 2025’teydik.

‌Türkiye, Çin ve ABD gibi 158 ülkenin katıldığı program, sürdürülebilirlik çözümlerine ve uluslararası iş birliklerine ev sahipliği yaptı. 

‌Bu 4 günlük Japonya seyahatimden gözlemlerimi sizinle paylaşmak isterim.

‌Başta da söyledim; seyahate katılan isimlerden biri de AK Parti İstanbul Milletvekili Hulki Cevizoğlu.

‌Meğer Hulki Bey, yıllar önce bir grubu toplayıp Japonca eğitime başlamış. Tabii ekibin yarısı sınıfta kalmış, onlardan biri de gazeteci Ali Çağatay.

‌Ne dersiniz; bence Japonca öğrenme fikri, hiç de fena bir fikir değil. Anlık bir gazla ben de başlarım belki.

‌Hadi bakalım…

‌Ben bu seyahatte oldukça spor takılsam da Bakan Bey takım elbiseli tarzından hiç ödün vermedi. Ne yalan söyleyeyim takım elbise, Ömer Bey’e ayrı bir hava katıyor.

‌Hep söylenirdi ama bu kadarını beklemiyordum; Japonlar, Türkiye’ye karşı büyük bir sempati besliyor.

‌Türkleri sözde değil; özde seviyorlar.

‌Ki bu sevginin en büyük yansımasını 6 Şubat depremlerinde de gördük.

‌Türkiye’yi bir an olsun yalnız bırakmadılar.

‌Muntazam bir düzen hakim…

‌Asayiş, güvenlik, berkemal; ülkede şansa ölmeniz çok zor.

‌Bu düzen, haliyle trafiğe de etki ediyor. Ülkede bilinen aksine trafik sağdan akarken drift yapmak ise yasak.

‌Saatte hızı 350 km üzerine çıkan meşhur hızlı trene bindim; sırf bu heyecanı yaşamak için bile buraya gelinir derim.

‌Bununla birlikte Japonya’da doğum hızı giderek düşüyor. Geçen yıllarda ülkede aile yılı ilan edilse de tüm teşviklere rağmen doğum sayısında tarihin en büyük düşüşü yaşanıyor.

‌Bu arada Japonya ile ilgili size önemli bir not vererek yazımı tamamlayayım.

‌1990’lı yıllarda Ordu’dan o kadar çok kişi kaçak işçi olarak Japonya’ya gelmiş ki günümüzde Japonya’ya seyahat etmek, Ordulular için zahmetli bir prosedüre tabi.

Seyahat öncesi belgelerin eksiksiz hazırlanması…

Vize süreçlerindeki detaylı incelemeler…

Seyahatin her aşamasında karşılaşılan sıkı denetimler…

Bu yolculuğu daha da karmaşık hale getiriyor.

Ne diyeyim; ben oldukça keyifli bir seyahat dönüşünde bu yazımı tamamlarken Japonya’ya seyahate hazırlanan Ordulu arkadaşların Allah yardımcısı olsun.

‌Görüşmek üzere…

Başa dön