Ta ki CHP kurultayı sonrası yaşanan tartışmalardan bu yana…
Ne demek istiyorum?
Açayım…
Türk siyaset tarihimizde nadir görülen bir olay yaşandı.
Bir siyasi partinin genel başkanı kurultayda mağlup oldu.
Kılıçdaroğlu’nun Özgür Özel’e kaybettiği kurultaydan bahsediyorum.
Kurultay öncesinde de bazı dedikodular vardı ancak kurultay sonrası bu tartışmalar iyiden iyiye ayyuka çıktı.
Genel Başkanlık seçiminde yarışan isimler Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel’di…
Ancak tüm tartışmaların merkezindeki isim Ekrem İmamoğlu’ydu.
Neydi peki bu tartışmalar?
Sn İmamoğlu’nun CHP delegesinin oylarını çeşitli vaatlerle satın aldığı öne sürülüyordu.
Delegelere para verildi diyen de var, ihale sözü verildi diyen de…
Hatta iPhone hediye edildi diyen bile vardı…
Şimdi iş burada biraz garipleşiyor
Neden mi?
Çünkü bu iddiaları dile getirenlerin neredeyse tamamı CHP’li.
Mesela Kılıçdaroğlu değil mi ilk kez şaibeli kurultay ifadesini kullanan?
Mesela Kılıçdaroğlu’na yakın isimler değil mi TV TV gezip, CHP kurultayını eleştiren, İmamoğlu’na çeşitli suçlamalar yönelten.
İşte aslında İmamoğlu’nun bugün hapis sürecini başlatan tartışmaların kaynağı tam olarak burası…
Birkaç ay öncesinden hafızalarımızı tazelemeye devam edelim…
Mesela Beşiktaş Belediyesi…
Beşiktaş Belediye Başkanı Rıza Akpolat tutuklandığında neden bugün gösterilen tepkinin onda biri gösterilmedi?
Neden çünkü ben söyleyeyim…
Beşiktaş Belediyesi’nde dönen yolsuzluklar artık iyice ayyuka çıkmıştı da ondan.
Mızrak çuvala sığmıyordu.
Ne Ekrem İmamoğlu ne diğer CHP’li isimler, Rıza Akpolat’a bugünkü gibi bir destek gösterebildi…
Ha keza Beykoz Belediyesi…
Ben Beykoz Belediye Başkanı’nın görevden alındığı süreçte de bugünkü gibi bir tepki hatırlamıyorum…
Neyse günümüze doğru adım adım gelmeye devam edelim.
İstanbul’da bir şeyler yaşanacağı belliydi diye girdim yazıya.
Biz bunun farkındaydık da İmamoğlu cephesi ve CHP yönetimi farkında değil miydi?
Bal gibi de farkındaydı.
İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı ön seçim mitinglerinde yaptığı konuşmalara bir kulak kabartın isterseniz.
Neredeyse savcılığın İmamoğlu’na sorduğu her soruyu Ekrem Bey önceden biliyormuşçasına yapıyor konuşmalarını.
Terör dosyasında da yolsuzluk dosyasında da neredeyse kendisine yöneltilecek suçlamaları biliyormuşçasına konuşuyor Ekrem Bey mitinglerinde.
Ve günümüz…
Ekrem Bey gözaltı süreci sonrası yolsuzluk davasından tutuklandı.
Dedim ya İmamoğlu cephesi de CHP yönetimi de oldukça hazırlıklıymış.
Profesyonelce ve oldukça başarılı bir şekilde aşama aşama planlanmış bir iletişim süreci yürütüldü Ekrem Bey’in gözaltı sürecinden bu yana…
Neyse konumuza dönelim…
Masumiyet karinesi gereği hüküm giymemiş herkes masumdur benim gözümde.
Ekrem Bey de yargılanacak ve sonunda ya aklanacak ya da mahkum olacak.
Bunun kararını da yargı verecek.
Ama olur mu?
Biz sosyal medyada çoktan yargıladık İmamoğlu’nu ve beraberinde tutuklanan isimleri.
Bir kesim tamamen suçlu ilan etti.
Bir kesim ekmek gibi su gibi tertemiz türküleri söylüyor…
Kimse yargı ne diyecek hukuk ne diyecek beklemiyor.
İki senedir üst üste gelen seçimlerle yeteri kadar kutuplaşmış bir toplumuz.
Bu süreç de polarizasyonunun üstüne bir bidon benzin döktü…
Peki bir soruyu daha sormadan edemeyeceğim.
Sn Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da konuşmasında belirttiği gibi bu yaşananlar CHP içerisindeki derin bir kavganın yansıması mı?
Cevap aslında ortada.
Sürecin fitilini ateşleyen isimler başta Kemal Kılıçdaroğlu’nun yakın çevresi ve sonrasında da Kılıçdaroğlu’nun “Şaibeli kurultay” açıklaması.
Beşiktaş Belediyesi'nde de Beykoz Belediyesi’nde de ihbarda bulunanlar, belge ve kanıt iletenlerin belediye çalışanları olması…
İmamoğlu davasında da tanıkların birçoğunun CHP’li olduğu konuşuluyor.
E o zaman?
Karar sizlerindir…
Edep Ya hu!
Ben sokak olaylarına, sokak çağrılarına mesafeli bir insanım.
Anayasal haktır, doğru…
Dileyen bu hakkını kullanabilir. Doğru…
Ancak ben provokasyona, şaibeli olaylara çok yatkın ortamlar olduğu için oldum olası mesafeliyim.
Zaten tarihimizde de ne yazık ki çok kanlı tecrübelerimiz sabit…
Özgür Özel ve CHP’nin sokak talebini bir yere kadar anlayabiliyorum.
Hatta bir gece de Saraçhane’den gösterileri takip ettim.
Tamamen taban tabana zıt iki grubun ortak cephede buluşmasını gördüm.
Bir kesim şarkılar, türküler söyleyerek arkadaşlarıyla halay çekerek tepkisini dile getiriyorken bir kesim de özellikle Bozdoğan Kemeri'nin dibinde polisle çatışıyordu.
Bir kesim hukuki ve ahlaki sınırlar içerisinde sloganlar atarken bir kesim de terbiyesizce, ahlaksızca Sn Cumhurbaşkanımızın rahmetli annesine yönelik iğrenç sözler sarf ediyordu.
Her şeyin bir sınırı, her şeyin bir hududu vardır.
Saraçhane’de bir kesim bu hududu çok ama çok fazlasıyla geçti.
Kaldı ki adli makamlar hızla görevlerini yerine getirerek o şahısları gözaltına aldılar.
Umarım en üst perdeden de ceza alırlar.
Bitti mi?
Hayır…
Saraçhane’de iki farklı kesim vardı da sosyal medyada yok mu?
Orada da durum çok farklı değil.
Bir kesim ifade tutanaklarından, MASAK raporlarından makul ve hukuk çerçevesinde İmamoğlu sürecinin ne denli doğru yönetildiğini anlatırken bir kesim de işi sulandırıyor, dibin dibi diyebileceğimiz seviyede Sn Dilek İmamoğlu’na yönelik çirkin imalarda bulunan tweet'ler atıyor.
Makul insanların sesi daha çok çıkmadıkça…
Radikaller cımbızlanıp vitrine konmaya devam edildikçe…
Kimse eline çuvaldızı almadıkça…
Bu devran böyle devam eder.
Ne ahlaki ne insani ne de vicdani bir sınırdan bahsedebiliriz.
Türkiye de her 25 -30 yılda bir aynı döngüleri yaşayıp, yerinde patinaj çekmeye devam eder…
Bir başka mesele; boykot.
Sn Özel; kurumları, markaları peş peşe sıraladı. Boykot edeceğiz dedi.
İyi ama bunu ne kadar ölçüp biçtiniz.
Bu kurumlarda, bu markalarda çalışan insanlar evlerine ekmek götürüyor.
Bu ülkede üreten, bu ülkeye katma değer sağlayan markaları bitirmek bu kadar kolay mı olmalı?
Ayrıca ilk açıklanan listede revizeler yapıldı. Önce meydanda açıklandı sonra yok hayır onlar yok denildi.
Boykot meselesinin Özgür Bey’in ekibiyle yeterince istişare etmediğini düşünüyorum.