Beni sosyal medyadan takip edenler zaten biliyorlar, Trendyol’un daveti üzerine iki günlüğüne Azerbaycan’daydım.
Davetlisi olduğum etkinlikleri takip edip, YouTube kanalım için içerik çıkarmaya çalışırken başka bir programda konuşmacı olan Sn. Murat Kurum ile karşılaştım.
Ensonhaber’de köşe yazmaya başladığım günden bu yana haber kaynağını gördüğüm an daha bir şevkle olaya müdahil oluyorum. Kurum’u da yakalamışken sizlere özel haber çıkarma fırsatını kaçıramazdım.
Sn. Kurum’a aklımdaki soruları sordum.
Tabii ki deprem bölgesi ve devam eden yeniden inşa süreciyle ilgiliydi ilk sorum.
Sn. Kurum oldukça kendinden emin ve sürece hakim.
“2026 yılının ilk aylarına kadar deprem bölgesinde inşaat meselesini gündemden çıkaracağız” dedi.
Nasıl olacağını sordum.
Sn. Bakan tüm heyecanıyla süreci anlattı.
Göreve geldikten sonra deprem bölgesindeki 11 ilimizi de ziyaret etmiş.
Hatta; Adıyaman, Hatay ve Malataya’ya 3’er kez gittiğini söyledi.
Bakan Bey de ekibi de oldukça proaktif bir süreç yönetiyorlar.
Deprem bölgesinde üç ayda 60 bin konutun daha yapımını başlatmışlar.
Yapılması gereken ihalelerde artık son aşamaya gelindiğini, ayrıca bu yıl sonuna kadar da 200 bin evi teslim edeceklerini söyledi Sn. Kurum.
Peki geri kalan konutlar diye araya girecektim ki benden atik davranarak “İşimiz gücümüz deprem bölgesi. Geri kalan 400 bin konutu da 2025 yılı içerisinde yetiştireceğiz” diye vurguladı.
Bursa Büyükşehir Belediyesi’nin önceki dönem yönetimi Hatay Ulu Camii’nin rekonstrüksiyonunu üstlenmişti. Zaman içinde harekete geçmeyen yeni belediye yönetimine ise Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Öntürk serzenişte bulunmuştu. Sn. Bakan’a süreci sordum.
Bu caminin akıbeti ne olacak?
“İki belediye arasında yazışmalar herhalde yeniden başlamış. Ne yapacaklarını bilmiyorum.”
Peki yapmazlarsa?
“Adem Bey biz yarım iş bırakmayız. Bursa Büyükşehir Belediyesi camiyi yapmazsa biz yaparız. Hataylıların içi rahat olsun”
Bu arada Konya Büyükşehir Belediyesi de Habibi Neccar Camii’nin yapımına devam ediyormuş. Bunu da Sn. Bakan’dan laf arasında öğrendim.
Ekrem İmamoğlu ile görüşmesini de sordum.
İstanbul’un bazı sorunlarını konuştuklarını, ayrıca Ekrem Bey’in geçtiğimiz günlerde dile getirdiği 2 bin itfaiye personeli ve zabıta personeli alımına dair de İBB’ye yetki verdiklerini belirtti Sn. Bakan. “Biz kimseyi engellemiyoruz, ne gerekiyorsa da yapıyoruz artık herkes bahanelere sığınmadan işlerine odaklanmalı” diye de ekledi…
Açıkçası Sn Kurum’u yakalamışken sormak istediğim birkaç soru da vardı ama ne yazık ki kendisinin o kadar çok vakti yoktu.
Ben de hakkımı daha uzun bir YouTube röportajı için sakladım. Gerçi bundan Sn. Bakan Bey’in de şu an haberi oluyor ama olsun…
Sn. Erdoğan Sorunun Farkında
Art arda yaşanan ve toplum olarak hepimizi öfkelendiren olayların hepsinin ortak özelliği, faillerin kabarık suç dosyaları oldu…
Kimle konuşsam, kimi dinlesem, nerede konu açılsa aynı soru:
“Abi bu insanlar bu kadar suç dosyası ile nasıl dışarıda elini kolunu sallayarak gezebiliyor”
Cevabımız var mı?
Yok!
Cevap vermesi gereken merciler cevap veriyor mu?
Yok!
Bu durum toplumda tahmin edilende de büyük bir güvensizlik problemi yaratıyor.
“3-5 yıl yatar çıkar” sözü yerini “Keşke 3-5 yıl yatsa bari” dileklerine bıraktı.
Bu güvensizlik ortamının farkında mı iktidar acaba diyordum ki Sn. Cumhurbaşkanı’nın çarşamba günkü grup toplantısındaki sözleri bir parça umutlanmama vesile oldu. Çok net bir şekilde “Adalet sisteminde bir tıkanıklık varsa neşteri vurup çözeceğiz” sözleriyle Sn. Erdoğan, sorunun, toplumda oluşan güvensizliğin farkındayız mesajını verdi.
Peki ben neden umutlandım?
Sn. Erdoğan bugüne kadar bu denli üst perdeden söz söyleyip de sözünü havada bırakmamış bir aksiyon adamı. Halkın kendisine duyduğu ilginin temelinde de bu “Sözünün eri” olma durumu var. Toplum olarak ruh sağlığımızın türbülanstan geçtiği bu dönemde Cumhurbaşkanı tereddütsüz bir çıkış yaptı ve “Farkındayım” dedi. Peki vatandaşın beklentisi aksiyon?
Bence artık sadece zaman meselesi…
Biz Dünkü Acun’u Sevdik
Yakın çevrem ve çalışma arkadaşlarım bilir, Ben Acun Ilıcalı’yı çok seven, takdir eden hatta zaman zaman da ilham alan biriyim. Radyo programı yaptığım yıllarda da kendisini yayınıma davet etmiştim. Ülke için değerli birisi. Ve bu konuda çok ciddiyim. Yıllardır üniversiteleri geziyor, gençlerle sohbet ediyorum. Sayısız gençten duymuşumdur “Acun abi gibi olacağım” sözünü. Sıfırdan gelmesi, halktan birisi olması ve zirveye çıkması Acun Ilıcalı’yı gerçek bir rol model yaptı.
Ama sadece bu nedenle de demiyorum ülke için önemlidir Acun Ilıcalı diye.
Bir süre Londra’da kaldım. İnanın sohbet ettiğim İngilizlerin neredeyse hepsi Türk’üm deyince bana Acun Ilıcalı dedi. Çok müthiş bir Türkiye perspektifi oluşturmuş İngiltere’de. Peki ne oldu? En kötüsü oldu Acun Bey futbol fanatizminin tam ortasına bir ok gibi saplandı. Survivor ile, katıldığı programlarda herkesi güldüren anılarıyla, başarılı yatırımlarıyla, yarattığı figür ile TT’de görmeye alıştığımız Acun Ilıcalı artık futbolun kör tartışmalarıyla TT’de. Acun Ilıcalı haklı ya da haksız tartışmasında değilim. Ben Acun Ilıcalı markasının giderek zarar gören algısındayım. Her şeye rağmen ciddi bir araştırma firması vatandaşa “En güvenilen ünlü” sorusunu sorsa hiç şüphem yok Acun Ilıcalı bugün de listede yer alır ve zirveyi zorlar... Ama bu şekilde ne kadar devam eder?
Dışarıdan bir göz olarak dilerim Acun Ilıcalı bir an önce kendisini bu fanatizmin kör tartışmalarından sıyırır, yeniden gençlerin Acun abisi olur.
Hamit Altıntop gibi özetlemem gerekirse!
Futbol camiasının “Şahin” bir Acun Ilıcalı’ya, Acun Ilıcalı’nın ise futbol camiasının etkileşimine ihtiyacı yok.