Her hafta ama neredeyse her hafta canımızdan can koparan, insanlığımızdan, nefes aldığımızdan bizleri utandıran bir olay yaşar hale geldik.
Bu hafta ise acı haber İzmir’den geldi…
5 kardeş…
5 can…
5 evlat feci şekilde can verdi!
Gencecik canlarımızı kaybediyoruz ve artık elimizden bir şey gelmediğini hissetmeye başladık.
Toplumsal bir ses olunması gereken böylesi sosyal çöküş vaziyeti karşısında nasıl oldu da tepkisizleşebildik, nasıl oldu da böyle sessiz kalabiliyoruz?
Yoksulluk bu ülkede halen bebeklerin, çocukların ölüm sebebi ve bu konuda bir şeyler yapması gereken siyasetçiler; ucuz, içi boş tartışmalarla birbirilerini suçluyorlar!
Bu sözlerime lütfen bir köşe yazısı olarak bakmayın. Vicdani bir serzeniş ve kabullenemeyişin isyanı bu!
İzmir bu ülkenin ekonomik olarak en büyük 3 şehrinden birisi.
Şimdi soruyorum sizlere?
Bu şehrin bir valisi, belediye başkanı, milletvekilleri yok mu? Parti ayırımı yapmıyorum…
5 minicik evlat, o ev diyemeyeceğim barınaktan bozma yapıda kalıyor.
Arkadaş bu şehirde hiç elini taşın altına koyan bir STK yok mu?
Yahu bu mahallenin bir muhtarı yok mu?
Nasıl oluyor da bu çocuklar gözden kaçabiliyor?
Her şeyi geçtim; insani koşullarda yaşanacak bir yer dahi değil.
Deniyor ki Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı 18 kez aileyi ziyaret etti. Deniyor ki son 3 ayda aileye bilmem kaç bin TL maddi destekte bulunuldu, doğrudur da.
Ben oraya giden görevli arkadaşlara şunu sormak istiyorum; 18 kez geldiniz, 18 kez ziyaret ettiniz, 18 kez ailenin bir çöküş içinde olduğunu gördünüz ve el kadar çocukların orada kalmasına izin mi verdiniz?
Gelelim siyasetçilere…
İzmir Büyükşehir Belediyesi.
Sizin sosyal işler müdürlüğünüz, daire başkanlığınız falan yok mu?
Hadi sizi geçtim!
Selçuk Belediyesi…
Yahu zaten kaç kişiye hizmet veriyorsunuz ki!
Sokak sokak, kapı kapı ilçenizdeki insanların durumundan haberdar olmanız gerekirken, tüm mahallelinin defalarca bildirdiğini söylediği bir aileyi mi fark etmediniz!
Nasıl oluyor bu lütfen birisi çıksın ve açıklasın!
Kıymetli milletvekilleri;
Hani milletin derdiyle dertleniyorsunuz ya,
Hani gücünüz sizin seçim bölgeleriniz ya,
Parti ayırt etmeksizin soruyorum; İzmir’in 28 milletvekilinden bir tanesi bile bu aileyi daha önceden ziyaret etmiş miydi? Bu aileden haberdar mıydı?
Zira benim mantığımla bir siyasetçi olarak seçim bölgene çok ama çok iyi hakim olman gerekir.
İzmir Valiliği’nden İzmir Büyükşehir Belediyesi'ne, yerel medyadan siyasetçilere, iş insanlarından STK’lara kadar herkes ama herkes utanmalı!
Bu yaşanan büyük dram 40 bin nüfuslu Selçuk’un ayıbıdır!
4 milyon nüfuslu İzmir’in ayıbıdır!
85 milyon Türkiye Cumhuriyeti’nin ayıbıdır!
Üzülerek şunu da çok iyi biliyorum ki İzmir’in, İstanbul’un Anadolu’nun birçok köşesinde, makus tarihini bekleyen nice canlar daha var…
Bülent Arınç İle 2 Saat
Sn Bülent Arınç ile röportaj yaptığımızı fotoğraflarla birlikte sosyal medya hesaplarımdan paylaştığım andan bu yana sayısız mesaj aldım.
Ön yargılı ifadeler, ezbere kurulmuş cümleler, içeriği dahi bilmeden yapılan yargısız infazlar…
Tabii sadece eleştiri değil bir o kadar da tebrik mesajı ve röportajı sabırsızlıkla beklediğini söyleyenler de vardı.
Bülent Bey ile röportaj öncesi, ofisinde yemek eşliğinde koyu bir sohbet gerçekleştirdik.
Yaptığımız işlerin iyi bir takipçisiymiş yani kanalımıza ve formatımıza hakimdi Bülent Bey.
Söyledim ya fotoğrafı paylaşınca Bülent Bey’e ön yargılı yaklaşanlar oldu diye. İşte o ön yargılardan bir tanesi de “Yine AK Parti’yi mi eleştirdi” noktasındaydı.
Vallahi bence Bülent Bey son dönemlerin en farklı, en özel röportajlarından birisini bize verdi.
AK Parti’yi anlattı. AK Parti’yi oluşturan bir araya getiren ruhu anlattı, Recep Tayyip Erdoğan’ı anlattı…
Hadi biraz daha detay vereyim; Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan ve Bülent Arınç arasındaki anılardan bahsetti…
97’nin karanlık günlerini de, 2001 ruhunu da bugünün Türkiye’sini de konuştuk…
Ahmet Davutoğlu’ndan da Ali Babacan’dan da hatta Erkan Mumcu’dan da bahsettik!
Demem o ki…
Bülent Bey ile son zamanların en ses getirecek röportajlarından birini yaptık.
Ne zaman mı yayında?
Perşembe günü saat 18.00’de.
Kaçırmayın derim…
AK Parti’nin İstanbul İl Başkanı Kim Olmamalı?
Osman Nuri Kabaktepe…
94 ruhu…
Milli görüş diriliyor…
İstanbul’u şahlandıran damar…
Bu manşetler çok değil 4 sene önce, Osman Nuri Kabaktepe için atılmıştı.
AK Parti’den kopmak üzere olan eski Milli Görüş, Erbakan çizgisindeki tabanda büyük bir heyecan yaratan bir isimdi Osman Nuri Bey. Açıkçası biraz da sosyal medya çalışması ile iyi bir hava yakalamıştı il başkanlığının ilk günlerinde.
Ama olmadı. O aşı tutmadı…
94 ruhu dirilmedi…
Artık şu net ki AK Parti’nin İstanbul İl Başkanı değişecek.
Osman Nuri Kabaktepe koltuğu devrediyor.
Hatta doğrulatamasam da çok ciddi bir kaynağımdan aldığım bilgiye göre Osman Bey’e de bu durum bildirilmiş.
Peki Osman Nuri Kabaktepe sonrası AK Parti İstanbul İl Başkanı kim olmalı nasıl biri olmalı?
İşte burada dikkat!
Çünkü doğru soru kim ve nasıl biri olmalı mı yoksa kim olmamalı ve nasıl biri olmamalı mı?
Bence ikincisi!
İletişimi zayıf, “Ağır abi” ekolünden biri olmamalı.
Gerçeklerden kopuk, sokaktan bihaber, manipülasyona açık biri olmamalı! Zira AK Parti İstanbul’da artık 2. Parti; bununla yüzleşilmeli!
Gelenekçi değil yenilikçi olmalı. Aksi denendi ve tutmadı!
Medyaya, dijitale, sosyal medyaya kafa tutan değil bu enstrümanları güçlü bir şekilde kullanabilen biri olmalı.
Duygusal değil pragmatist olmalı.
İdare-i maslahatçı değil inisiyatif alabilen biri olmalı.
Bu profilde kimler varsa, bu vaatlerde kimler bulunuyorsa bence hepsi birer potansiyel adaydır.
Ayrıca bir konuya da değinmeden edemeyeceğim.
AK Parti 2019’da İstanbul’u kaybettiğinde en sert eleştirilere maruz kalan Bayram Şenocak…
AK Partili dostlarla ne zaman bir araya gelip sohbet etsek sıklıkla duyar olduğum bir cümle var:
“Biz Bayram Bey’e haksızlık etmişiz”
Peki bunu söyleyen AK Partili dostlar haksız mı? Bence değil.
31 Mart’ı hep birlikte yaşadık ve sonuçları gördük…
Hatta Bayram Bey döneminde AK Parti’nin İstanbul’da daha aktif olduğunu söyleyenlerin sayısı da hiç azımsanmayacak kadar çok.
Velhasıl…
AK Parti’nin önünde, çok dikkatle dönmesi gereken bir İstanbul virajı var.
En ufak bir yol kazasının faturası İstanbul’dan büyük olabilir…