İstanbul denince akla ilk önce Boğaziçi gelir. Boğaziçi denince de suyun üzerinde narince süzülen martılarla birlikte bir kıyıdan diğerine yolcu taşıyan vapurlar.
Bir İstanbul silueti çizecek olursak; minareler, kaleler ve kuleler ile süslü bir deniz kıyısına bir de Boğaz köprülerini ekleyip, kıtaları birbirine bağlarız.
Şiirlerin şarkıların ilham kaynağı bu görsel şölenin yükseldiği maviliklerde yaşayan balıkların öyküsü ise bu bütünü tamamlar.
İstanbul üç bir tarafını çevreleyen denizi, Boğaz’ı ve limanları ile bir kıyı kent. Bu özellikleri nedeni ile var olduğu sürece balık ve dolayısı ile balıkçılıkla da iç içe olmuştur.
BOĞAZ'IN BEREKETİ BALIK
Yüzyıllar içinde sularında yetişen ve yolu buradan geçen balık çeşitlerinin bolluğu ile bereketini doyasıya yaşamıştır. Bu süreçte balıkçılık ile ilgili yeni metotlar geliştirilmiş, balıkla yaşamı kendine has yöntemleri ile harmanlamış, bazılarını ise gelenek haline getirmiştir.
İstanbul’un ihtişamına ihtişam katan kıyıları ve Boğaz'ı sadece coğrafi güzelliklerinin öne çıktığı bir parçası değil, aynı zamanda sularında yaşayan canlıların getirdiği zenginliği de içinde bir mücevher gibi barındırır.
Kentin 9 adası ve toplamda 647 kilometre sahil şeridi uzunluğu bulunuyor.
İSTANBUL’UN BALIK BEREKETİ UNUTULMAMALI
İstanbul, sularında yetişen, kendine yol açarak geçen farklı balık çeşitlerinin barınağı konumunda. Bu balıkları tutanlar kullandıkları araç gereç ve teknelerinden, kendi aralarında geliştirdikleri çalışma biçimlerine kadar bambaşka bir hayat kurarlar.
İstanbul'un coğrafi şartları balıkların doğal üremesi, gelişmesi için bir anne gibi kucak açmış, her şartı sağlamaya çalışmıştır.
Karadeniz'de beslenen balıklar, geçmiş zamanda Boğaziçi kıyılarındaki dalyanlarda avlanıp, taze olarak tüketime sunulmuştur.
Balıklardan bazıları da Haliç içlerinde tuzlama, turşu, lakerda, kurutma teknikleriyle işlenerek birer gıda kaynağına dönüşmüştür.
Bugün ise sadece Sarıyer ve Beykoz'daki iki dalyan kaldı.
NESLİ TÜKENEN BALIKLAR
Sadece Karadeniz’de 50 yılda 52 tür yenilebilir balık çeşidinden, akya, çipura, avcı, fangri, dülger, grenyüz, kırlangıç, ıskarmoz, hani, kolyoz, kupez, melanurya, sarıyüz, sarıağız, orkinoz, orfoz, mercan, mırmır, minekop, sarpa, sinagrit, trença, lipsöz ve zurna gibi 28 tür balığın neslinin tükendi.
Hatta Karadeniz’de gelincik, çaça, ısparoz, bakalarya, mırlan, kraça, iskorpit, işkine (eşkina), karagöz, kalkan, izmarit, keler, kayabalığı, tekir, tırsi, vatoz ve zargana gibi türler de tükenmekte. Ve sadece "hamsi, mezgit, istavrit ve palamut kaldı" bile diyebiliriz.
Boğaz'ın en önemli özelliği olan bu yitip giden ve yitmekte olan balık türlerini tarihe not düşmek istedim.
Boğaz'ın bereketi balıklarına tekrar göz atmak üzere, şimdilik hoşça kalın...