Kadın cinayetlerine ya da eşlerine, sevgililerine saldıran erkeklere sık sık şahit oluyoruz.
Kadınlar içinde bulunmak istemedikleri ilişkiden çıkmak istediklerinde, bir zamanlar mutlulukla yollarının kesiştiği erkekler, birden kabusu yaşadıkları bir yabancıya dönüşebiliyor.
Kadınların istemediğini ifade etmesi, hukuka başvurması, araya tanıdıkların girerek konuşması gibi yöntemler, bazı durumlarda erkeklerin ayrılmamak ısrarı karşısında çaresiz kalıyor.
Böyle durumlarda erkeklerin sevgisi mi ağır basıyor, bence "hayır." Ayrılmamak ısrarının temelinde çok farklı nedenler olmalı.
Bu tabii sosyal bilimcilerin ve psikologların uzmanlık alanı ancak birer haberci olarak hergün karşılaştığımız şiddet örnekleri bizleri de alt-üst ediyor.
Hayatına giren kadını "kendi malı gibi gören" ve özgür kalmasına izin vermeyen erkeğin verdiği karşılık; kadının hayatını ızdıraba çevirirken, mutlaka erkeğe de büyük zararı var belli.
KAN DONDURAN MANZARALAR
Bana bu satırları yazdıran; İstanbul'un Kağıthane ilçesindeki Çeliktepe Mahallesi’nde gözaltına alınıp sonrasında serbest bırakılan eski sevgilinin genç kadının evinin önüne giderek defalarca taş fırlatması ve "Beni içeriye almazlarsa seni öldüreceğim. Birazcık şerefin varsa ararsın gelirler." sözleri oldu.
Bir yıl önce ayrıldığı kadını sürekli taciz eden, geçtiğimiz ay evini basarak darbeden adam, hızını alamamış olmalı ki şimdi de ısrarını ölüm tehdidiyle devam ettiriyor.
Hiç bir şekilde mantıklı izahı olmayan bu durumlar "saplantılı" bir ruh hastalığı ile açıklanabilir belki...
Çünkü insanlığa dair mantıklı bir açıklaması yok!