Topal Osman’ı kim öldürttü?

Allah afiyet versin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sadece “İmralı” gibi güncel meseleler hakkında değil, tarihimizle ilgili de beklenmedik çıkışlarıyla tanınan bir siyasetçimizdir. 2022 Haziran'ında arkadaşlarıyla birlikte Giresunlu Topal Osman Ağa’ya iade-i itibar için Meclis'e kanun teklifi sunması ve hakkındaki 1923 tarihli TBMM kararının kaldırılması girişimleri hatırlardadır. Bazı partiler ve çevreler bu girişime itiraz etmiş ve arkası gelmemişse de yakın tarihin tabularına karşı MHP’nin attığı bu cesur adım önemliydi.

Mondros Mütarekesini müteakip Topal Osman Ağa belediye başkanı seçilir ama ardından kardeşini Giresun Belediye Başkanı yaparak Rum çeteleriyle mücadele için dağa çıkar.

29 Mayıs 1919 günü Havza’da Mustafa Kemal Paşa ile görüşür. Gönüllü Giresun Taburu'nun komutanı yapılır, işbaşı yaparken yerine adamlarından Mustafa Kaptan’ı bırakır.

Koçgiri isyanını bastırmakta rol alır. TBMM’de Sakallı Nureddin Paşa ile birlikte isyanı bastırırken mezalime başvurdukları gerekçesiyle hücuma uğrar ama Mustafa Kemal Paşa, ikisine de sahip çıkar.

Uşaklarıyla Sakarya Meydan Muharebesi'ne katılır. Zaferden sonra Ankara’ya gelir ve Çankaya Köşkü ve civarının korunmasını üstlenir. Köşk civarındaki Papazın Bağı ile içindeki bina adamlarına, Samanpazarı’nda bir ev de kendisine tahsis edilir.

Abazıpkalı ve tepeden tırnağa silahlı bölüğüyle Meclis'e rahatça girip çıktığı bir ortamda Trabzon mebusu Ali Şükrü Bey, Meclis'te muhalefeti temsil eden 2. Grup’un en ateşli sözcüsüdür.

Bu sırada Lozan’dan gelen olumsuz haberlere Meclis sert tepki gösterir. Erzurum mebusu Hüseyin Avni (Ulaş) Bey’in “Ey Kâbe-i millet!... Sana da mı taarruz?” diye Meclis'in manevî şahsiyetine yönelik saldırıları eleştiren konuşmaları büyük etki uyandırır.

Bu sırada Meclis'te, Mustafa Kemal Paşa ile Ali Şükrü Bey arasında tabanca çekme noktasına varan şiddetli bir tartışma yaşanır. Başkanlık kürsüsünde oturan Ali Fuat (Cebesoy) Paşa’nın elindeki zili yere atmasıyla muhtemel bir çatışma güç bela önlenir.

Derken 27 Mart 1923 günü Ali Şükrü Bey aniden kaybolur. Kılıç Ali’nin anlattığına bakılırsa Meclis’te onun kaybolması hakkındaki konuşmalar esnasında Topal Osman dinleyici locasında oturmaktadır.

Ali Şükrü Bey’in cesedi, dört gün sonra Mühye köyünde bir tarlanın ortasında gömülü vaziyette bulunur; katılaşmış eli bir hasır parçasını sıkmaktadır. Çok geçmeden onların, Topal Osman’ın Samanpazarı’ndaki evinde bulunan kırık hasır iskemleye ait olduğu anlaşılır.

Böylece şüpheler birden Topal Osman’ın üzerinde toplanır.

Topal Osman ise o sırada Papazın Bağında'dır; muhafız birliği askerleri tarafından kuşatılmaya başladığını anlar anlamaz Çankaya Köşkü’ne saldırır, içeride kimseyi bulamayınca Latife Hanım’ın kıyafetlerine varıncaya kadar parça parça edip, ortalığı savaş alanına çevirir. Başbakan Rauf (Orbay) Bey olacakları tahmin edip, Mustafa Kemal Paşa ile Latife Hanım’ı önceden Çankaya’dan kaçırmıştır. (Çarşaf giydirilerek kaçırıldıklarını İpek Çalışlar, Latife Hanım adlı kitabında yazmıştı da hakkında dava açılıp mahkûm edilmişti. Karar yıllar sonra Yargıtay tarafından bozuldu.)

Topal Osman’ın asılan cesedi

Çatışmada 12 uşağını kaybeden Topal Osman, ağır yaralı ele geçirilirse de 20 dakika sonra sedye üzerinde son nefesini verir. Konuşacağından korkularak öldürüldüğü söylenir. Sağ ele geçirmek pekala mümkünken buna çaba sarf edilmemesi dikkat çeker.

Bu arada Topal Osman’ın sonradan “Deli” ilan edilen kendi adamı Mustafa Kaptan’ın ifadesiyle katil ilan edilmesi ilginçtir. Halbuki Osman Ağa konuşmuş olsa pek çok sır aydınlatılacaktı.

Komitacılıktan gelme Topal Osman gibi tecrübeli biri bu cinayeti işleseydi arkasında bu kadar basit deliller bırakmayacağına dair itiraz sesleri yükselir basında.

Sonuçta Topal Osman’ın ölüsü mezarından çıkarılıp, Meclis kapısında yani Ulus Meydanı'nda ayağından asılmış, çünkü başı gövdesinden ayrılmıştı.

Ali Şükrü Bey cinayeti üzerine Meclis Tahkikat Heyeti kurulur ama hemen ardından TBMM’nin feshi üzerine heyet cinayet hakkındaki raporu tamamlayamaz. 1923 Ağustos'unda çalışmaya başlayan 2. Meclis’in olayı gündeme getirmeyişindeki gariplik ilgi çekicidir. Böylece cinayet üzerindeki sır perdesi kalınlaşır.

Falih Rıfkı Atay şunları yazar:

“Karadeniz kıyılarının bu destan kahramanı, sonuna kadar Mustafa Kemal’e bağlı kalan, çetesinin adamlarına Çankaya’da ve köşkle şehir arasındaki yolda nöbet bekleten Topal Osman da en sonunda, nizamlı ordunun kıta komutanlarından İsmail Hakkı Tekçe tarafından ve Mustafa Kemal’in emriyle Çankaya sırtlarında vurulmuştur.” (Çankaya, 1969, s. 265)

CHP’nin Trabzon mebusu olup, 1947-49 yıllarında Başbakan yardımcılığını da üstlenen Faik Ahmet Barutçu, Cumhurbaşkanı İnönü ile ilginç bir hatırasını kaydetmiştir. Hatıratından aynen aktarıyorum:

“(İsmet) Paşa şöyle anlatıyordu: (…) Atatürk adam öldürme ve öldürtme taraftarı olmamıştır. Yalnız Trabzon mebusu Ali Şükrü işinden haberdar olduğunu bana son zamanlarda Osman Ağa‘nın yakın adamı olan eski Hatay Valisi Nizamettin Ataker söyledi. Bunu Osman Ağa ona söylemiş. Atatürk’ün Osman Ağa’yı mahkemeye vermeyerek öldürtmesi bunu gösteriyor. Fakat ondan sonra o hadiseden o kadar ürkmüştür ki böyle mevzularda çok hassas olmuştu.” (Siyasi Hatıralar, cilt 2, 2001, s. 918.)

O sırada TBMM’de kâtip olarak bulunan Mahir İz ise Yılların İzi adlı hatıratına şu yorumu dercedecektir:

“Bir taşla, iki kuş vuruldu.”

Ali Şükrü Bey 27 Mart’ta, Topal Osman da 2 Nisan’da öldürülmüştü.

Cinayetlerin üzerinden tam 102 yıl geçti, unutulmadılar. “Yakın tarih” denilen karanlık galeriye kanlarıyla düştükleri kaydı okuyacak nesli bekliyorlar sabırla.

KİTAP TAVSİYESİ

İsmail Akbal, Derin Cinayetler (2014).

Süleyman Beyoğlu, Giresunlu Osman Ağa (2009).

Cemal Şener, Topal Osman Olayı (2004).

Başa dön