Bu güzel ekim sabahında, Devlet Bahçeli’nin Türk siyasal hayatını sarsan tarihi çağrısıyla beraber köşe yazarlığına yeniden dönüyorum.
Artık Türkiye’nin en popüler ve etkili medya platformlarından biri olan Ensonhaber’de düzenli yazı da kaleme alacağım. Hafta içi Çarşamba ve Cuma günleri, Ensonhaber YouTube videolarımız da devam edecek.
İstanbul bu sabaha sis içinde uyandı ama şimdi sis adım adım dağılıyor ve hava berraklaşıyor.
Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısıyla başlayan süreç de TUSAŞ saldırısıyla sis içine boğulmak istense de başaramayacaklar, hava berraklaşacak ve bu sorun çözülecek.
Terörsüz ve şiddetsiz bir Türkiye inşa edilecek bu sefer. Ben bunu sislerin ardında görüyorum.
Hem Recep Tayyip Erdoğan hem de Devlet Bahçeli bu yoldan asla dönmüyor. Bilakis AK Parti ve MHP çevreleri içinden nifak çıkaracak olanların kulağı da sert şekilde çekiliyor.
DEM’in Parti Meclisi’nin 21-22 Ekim’de toplanması sonucu hazırlanan sonuç bildirgesindeki çocuksu sözler ve Kürt meselesinin künhüne vakıf bir yazar olan Yıldıray Oğur’un tabiriyle ergen devrimci liseliler bildirisi tarzındaki gülünç ifadeler önemsenmemeli.
Bu süreçte çok önemli ve kritik rol oynayacağına inandığım mevcut rejimin Falih Rıfkı Atay’ı pozisyonunda olan değerli dostum Abdülkadir Selvi de hadiseyi bence bu bağlamda ele almalı. Üstelik bu DEM PM toplandığında daha ortada Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısı da yoktu. Kıymetli entelektüel Ali Bayramoğlu’nun da yazdığı gibi her çatışma çözümü faydalar ve beklentiler üzerine kurulur. Sabırlı ve itinalı olmak gerekir.
DEM içinden gelecek bu tür siyasetin s’sinden bile anlamayan Türk solunun mirası çocuksu tepkileri bitirmenin yolu da Devlet Bahçeli’nin gerçek anlamda devrimci çıkışını devam ettirmekten geçiyor.
Abdullah Öcalan, İmralı’dan Ankara’ya bir özel güvenlikli ev hapishanesine gelir, DEM grubunda konuşma yapmak için TBMM’ye gitmesine bile gerek kalmaz. O evden DEM grubunu idare eder. Kandil ile o evdeki güvenli hattan istediği gibi konuşur, yönlendirir. Kamuoyuna yönelik konuşacaksa da yine o evden basın toplantısı yapar.
Öcalan, hem Kandil’i hem DEM’i yönetecek güce sahip olduğunu net şekilde iddia ediyor. Şimdi sıra Öcalan’ın bu iddiasını ispat etmesine fırsat tanınmasındadır. Devlet Bahçeli’nin açtığı ve Tayyip Erdoğan’ın da sonuna kadar desteklediği yol, bu fırsat imkanını tanıyor.
Zaten aynı PM bildirisinde DEM de parti olarak Abdullah Öcalan’ın tecridinin kaldırılarak başlarına geçmesini adeta talep ediyor.
Doğrusu da budur. DEM Parti’nin yaklaşık yüzde 10 oy almasının baş sebebi Abdullah Öcalan’dır. Öcalan başka bir partiye destek olsa bu sefer yüzde 10 oyu o parti alır. DEM hiçbir oy alamaz. Bir insan eğer DEM milletvekili olarak seçiliyorsa zaten bu Abdullah Öcalan sayesindedir. DEM’in fiili genel başkanı zaten Abdullah Öcalan’dır.
Biz Türkler için Abdullah Öcalan bir teröristbaşı. Fakat bu yüzde 10’luk kitle yani yaklaşık 8.5 milyon yurttaşımız Öcalan’ı Kürt halk önderi olarak görüyor.
Bu 8.5 milyon insanımızdan müteşekkil sosyal tabanın Abdullah Öcalan’dan sonra en sevdiği siyasi aktör Selahattin Demirtaş da çok yapıcı ve güzel açıklamalarla Devlet Bahçeli’nin açtığı yola tam destek veriyor.
Artık 2015’teki Demirtaş yok. Çok olgun ve yaşadıklarından ders almış bir yeni siyasetçi Selahattin Demirtaş var.
Ben şahsen Selahattin Demirtaş’ın da Edirne döneminin kapanması ve Ankara’da bir özel güvenlikli ev hapishanesine Demirtaş’ın da gelmesi gerektiğini düşünüyorum.
Yarın Cumhuriyetimizin 101. kuruluş yıl dönümü. Ne yapacağız bu 8.5 milyon yurttaşımızı?
Cumhuriyet çatısından dışlayacak mıyız? Cumhuriyet evinden onları kovacak mıyız?
Bilakis o 8.5 milyon yurttaşımızı da kapsayacak bir süreç içindeyiz. İşte o yüzden her gerçek Cumhuriyetçi de bu süreci desteklemeli.
101 senedir Cumhuriyet çatısı altından dindarları kov, Kürtleri kov, Alevileri kov, gayrimüslimleri kov.
Herkesi bu çatıdan, bu evden kova kova Türkiye Cumhuriyeti ileri bir ülke olabildi mi?
İşte o yüzden gerçek anlamda Cumhuriyet felsefesinin gereği bu topraklarda yaşayan 85 milyon insan ile Türk Devleti’nin kaynaşmasının sağlanması projesidir bu.
Cuma günü Ensonhaber videomuzda belirtilen çerçevesi belirlenmiş Genel Af tartışması da bu bağlamda okunmalıdır.