Biliyorsunuz, CHP tarafından keşfedilmek ve CHP’nin baş tacı olmak için yapmanız gereken tek şey AK Partililere veya daha iyisi Sayın Cumhurbaşkanına en yüksek perdeden küfretmektir.
Ne kadar edepsiz olursanız o kadar iyi. Hatta çirkefliğiniz hakaret davasına yol açabiliyorsa daha da iyi, mağdur olur bir puan da oradan toplarsınız. Merak etmeyin CHP para cezanızı öder.
Hele bir de hapis yatarsanız sizi herhangi bir ilin birinci bölgesinden aday gösterip meclise bile sokabilir. Çünkü eğer cezanız kesinleşmemişse milletvekili adayı olma hakkınız saklı. Ya, peki kesinleşirse ve siz hala hapisteyseniz? İşte o zaman tadından yenmez… CHP sizi milletvekili seçtirir ve “milletvekilimizi hapse attılar!” diye meclisi birbirine katar.
CHP bu numaraları şimdilerde DEM kısaltmasını kullanan Kandil’in sözcülerinden öğrendi. Eğer Selahattin Demirtaş’ın mahkûmiyet cezası kesinleşmemiş olsaydı kesinlikle Cumhurbaşkanı adayıydı.
Zaten artık muhalefette hakaretsiz konuşanı dövüyorlar. “Asacaaaz! Keseceeez!” den aşağısı kurtarmıyor. Olur da birisi “yahu, bu şiddet diline ne gerek var, normalleşelim” derse, bitti o… Aforoz ederler. Ediyorlar da nitekim.
Kimden bahsettiğimi biliyorsunuz, CHP Genel Başkanı Özgür Özel. Adını tam koyarak yazdım ki küfürbaz CHP güruhunun kimleri bile aforoz edebileceğini anlayın.
Özgür Özel’in edepli bir dil ile “normalleşmeden” söz etmesi bile bu azgın güruh tarafından “yumuşamak yok! Yumuşayan Sarayın adamıdır” tepkisi ile karşılaştı.
Özel geri adım atmadı. Normalleşmeyi bitirmeye çalışanlara "Normalleşme süreci bitmez, bitemez. Çünkü normalleşme bizim birinci parti olmanın sorumluluğuyla ortaya koyduğumuz özgüvenli ve inandığımız bir süreç. Normalleşme sürecinin özeti şudur; normal demokrasilerde ne varsa onu talep etmektir. Muhalefet olarak bu konuda üzerine düşeni yapmaktır. Selamlaşmak, konuşmak, müzakere etmek ve normal demokrasilerde olanı talep etmek.” diye cevap verdi. Hiç itirazım yok.
“Sarayın Adamı” imasında bulunanlara da “İktidar ile muhalefet partisinin ittifak yapması demokrasilerde olacak bir şey değil. Müzakere edebilirler, belli konularda iş birliği yapabilirler." dedi.
Demokrasilerde iktidar ve muhalefet partileri zaman içinde ittifak yapabilirler tabi ama Özel bu cümleyi tüm normalleşme çabalarını “AK Parti numarası” olarak gören güruha ortada böyle bir numara olmadığını anlatmak için kurdu.
CHP’nin küfürbaz, tüyü yoluk şahinleri boş durur mu? Özel’i sürekli marjinalliğe ve hata yapmaya zorlayan bu şahinler hemen terbiyesiz bir provokatör bulup Özel’in yanına oturttular. Evet, 25-30 milyona küfreden Dilruba adlı beyinsizden söz ediyorum.
Özel kaçamadı ama lafını da sakınmadı. Dilruba’ya “Bazı sözlerin bazı vatandaşlarımızın, AK Parti’ye oy veren vatandaşlarımızın kalplerini kıracak sözler. Bunları onarman lazım. Bir açıklama yap. Bunları düzelt.” dedi.
Peki, bahse konu meczup bir pişmanlık belirtti mi? Hayır. Belirtemez de, yoksa CHP’nin küfürbazları onu anında çöp tenekesine atarlar. Bunlar yıllarca baş tacı ettikleri en Yozdilli küfürbazlarını bile birkaç küçük doğru sözü nedeniyle aforoz ettiler, Dilruba’ya mı acıyacaklar?
Özel, Sayın Cumhurbaşkanının “o zaman Özgür Özel özür dilesin” mealinden çağrısına da "Benim özür dileyecek bir sözüm yok ama madem Dilruba'nın sözlerini bize mal ediyorlar, ben de kırılan herkesten onun adına özür diliyorum” diyerek cevap verdi ve Sayın Cumhurbaşkanından Gezicilere yönelik söylemlerinden dolayı özür dilemesini istedi.
Peki, Gezi soytarıları kendilerinden özür dilenecek bir tıynete sahip midirler? Ülkenin en rahat olduğu, enflasyonun %7’lerde dolaştığı, doların 3 lira, halkın alım gücünün en yüksek olduğu, bütün belediye hizmetlerinin tıkır tıkır işlediği, üstelik de çözüm süreci nedeniyle insanların büyük bir umut içerisinde olduğu bir dönemde sokağa dökülüp aylarca her yeri yakıp yıktılar. Doğrudan verdikleri milyar dolar seviyesinde zararlar bir yana Türkiye’yi “yönetilemiyor” gibi göstererek Türkiye’nin Dünya çapındaki güvenilirliğini sarstılar. Bunun algının ekonomi için gerçeklerden daha önemli olduğunu bütün ekonomistler bilir. Ekonomide bazen algı her şeydir. (Bankaların battığına yeter sayıda insanı inandırırsanız herkes parasını çekmeye kalkar ve bankaları gerçekten batırırsınız.)
Şimdi enflasyon %60, %70’lerde geziyor, dolar 35 TL, belediyeler dökülüyor. Hani nerede Gezi soytarıları? Diyeceksiniz ki artık korktular, çıkmıyorlar. Hayır, korktukları falan yok, sadece onlar da biliyor ki artık onları bir taraftan gözaltına alıp öbür taraftan serbest bırakacak FETÖ’cü polisler yok. Ayrıca zaten kendileri de belirttiler “Mesele ağaç değildi”. Aslında mesele hayat pahalılığı veya enflasyon da değildi. Çünkü bizim “solcularımızın” halkın sorunları ile uzak yakın bir alakası yoktur. Bilmezler. Sadece “krizi derinleştirirlerse halkın isyan edip ellerinde dirgenlerle kışlık saraya saldıracaklarına” inanırlar. Bu nedenle şiddet sol için her zaman meşrudur. Adaletten şikâyet eden gidip savcının kafasına sıkmalıdır. Bunu yapanlar terörist değildir ama 25-30 milyonun oy verdiği milletvekilleri teröristtir.
Evet, konumuza dönersek, Sayın Cumhurbaşkanı da bu soytarılardan özür dilemeyeceğini açıkça belirtti. Bakalım Özgür Özel ne diyecek? Hala küfürbazların oyununa gelecek mi yoksa normal siyaset adamı görüntüsünü koruyacak mı?
Öte yandan şunu da hatırlatayım, bizim her konuya “bir tarafını” dönerek tepki veren ODTÜ ve Boğaziçili solcularımız, Gazze’de katil İsrail askerleri tarafında şehit edilen Ayşenur Ezgi Eygi’ye de arkalarını dönerken, Özel, "Ayşenur bu çağın Deniz Gezmiş'idir. Sosyal demokrattır, sosyalist çizgidedir” dedi. “Sola” bundan daha büyük bir laf sokulamazdı.
Şimdi diyeceksiniz ki, Özel bunları AK Parti seçmenini kafaya almak için yapıyor.
De ki öyle. Zaten öyle yapmaları gerekmiyor muydu? Belli ki CHP’nin kendi kemikleşmiş tabanı seçim kazanmaya yetmiyor, o zaman AK Partililerin de kalbini kazanmak gerekmiyor mu? Bugüne kadarki genel başkanlar esti gürledi de ne kazandı? Oyları mı arttı? Bu şahinlik onlara 13 seçim kaybettirmedi mi? Son 20 yıl içerisinde AK Partiye oy verenler arasında müzmin CHP’liler de yok muydu sanıyorsunuz? Türkiye’de herhangi bir partinin iktidara gelebilmesi için kendi sabit tabanını aşması, karşı tarafı da kazanması gerekiyor. Zaten siyaset dediğin de bu değil mi?
Yazık ki bir grup muhalif havlayarak iktidara geleceğini sanıyor…
Eğer bu ülkede de, Avrupa’da olduğu gibi sahipsiz sokak hayvanları toplatılsaydı, köpekleri tasmasız, ağız maskesiz dolaştırmak yasak olsaydı ve AK Parti sahipsiz köpeklerin sokakta dolaşmasına izin verseydi, “Tayyip çoluğumuzu çocuğumuzu ite, köpeğe parçalattırdı” diye tepinirlerdi.
Eğer Taksim’deki Topçu Kışlası duruyor olsaydı ve AK Parti onu yıkıp yerine bir Gezi Parkı yapacağını söyleseydi, “Tayyip tarihi eserleri yıkıyor” diye çemkirir, yine sokaklara dökülüp yakıp yıkarlardı. Oysa kendi partileri 1940’da Balyan’ın bu eserini yıkarken gıkları çıkmadı.
İşte bizim küfürbaz muhalefet böyle kişiliksiz, böyle ilkesiz, böyle omurgasızdır. Allah muhalefeti bu haydutlardan korusun, yoksa iktidar onlar için hayaldir.
Bakalım bu “normalleşme” normal yolunda yürüyecek mi?
Ve bakalım “penaltıyı” atmak kime nasip olacak?
Penaltı büyük avantaj olsa da gol garanti değildir.
X hesabı: @kalemciler