Peki, sen ne yaptın?

Uluslararası ilişkiler girifttir, karmaşıktır. Tek değişkenle açıklanamaz. Birden fazla çıkar grubu, birden fazla nedenle Dünyayı birden fazla yöne çekiştirir. Sonuçta dünya tam olarak hiç kimsenin istediği yöne gitmez ama vektörel toplam dünyayı nereye götürüyorsa oraya gider. Tabi gücün ağırlıklı olduğu yöne daha yakın bir yol izler. 

Ama bütün bu değişkenleri tek tek ayıklayıp, aralarındaki ilişkileri çözümlemek ve kendi içinde tutarlı bir analiz yapmak zor olduğu için insanlar en kolay olanı seçerler, komplo teorileri…

Şimdi dünya kritik bir dönemde ya, herkes soruyor “Üçüncü Dünya Savaşı başlayacak mı?”

Ve bitmeyen komplo teorileri:

  • Bütün bunlar Yahudi oyunları
  • Hamas aslında İsrail’e çalışıyor
  • İran, Hizbullah'ı sattı
  • İran, İsrail ve ABD ile anlaştı, füze değil havai fişek atıyor
  • 180 füze atıyor, kazara bir kişi ölüyor, o da Arap…
  • Her şey enerji koridorlarını ele geçirmek için yapılıyor. 

Bunlar Yahudi oyunları mıdır? Evet. Hamas’ın içinde Mossad ajanları var mıdır? Evet. İran ile Hizbullah arasında sürtüşmeler var mıdır? Vardır. Enerji koridorları için savaş yapılıyor mu? Yapılıyor. 

Peki,  bütün bunları toplayınca anlamlı bir neden sonuç ilişkisi çıkıyor mu? Bir düşünün bakalım.

Çıkmıyor ama olsun biz her şeyi açıklamış oluyoruz ya, rahatız. 

Yahu, İran’ın elinde İsrail’i yerle bir edecek füzeler var da İran mı atmıyor? 

Her şey sadece enerji koridorlarını ele geçirmek içindiyse Saddam ABD’nin hangi petrol talebine hayır dedi de kelleyi kaptırdı? ABD ne istedi de Esad vermedi? Niye şimdi kelle koltukta? 

İran ABD ile anlaştı mı? İran ABD ile anlaşmaya dünden razı, anlaşmayan ABD. 

Sanki İran ABD’nin dediklerini yaparsa ABD, İran düşmanlığından vaz geçecek…

SSCB komünizmden vazgeçti de Rusya ABD gazabından kurtuldu mu? 

Demek ki işler o kadar basit değil. 

Bir de hırsızı değil ev sahibini suçlayanlar var ki onların durumu çok daha hazin.

Bilmiyorum bu soykırımdan sonra hala “ama onlar da topraklarını Yahudilere satmasalardı” diyen dangalak var mı? Bakın, değil topraklarını satmak, evinden çıkmayanın evini kafasına yıkıyorlar! O zamanlar da başka türlü mü oluyordu sanıyorsunuz? 

Efendim, hiçbir Arap ülkesi Filistinlilere sahip çıkmıyormuş, biz niye çıkıyor muşuz? 

Senin kıytırık İslamofobik solcuların dışında neredeyse Dünyadaki bütün entelektüeller karşı çıkıyor beyinsiz.

İran atıp tutuyormuş ama bir şey yapamıyormuş. Ürdün İsrail’e yardım ediyormuş, Suudilerin umurunda değilmiş…

Yahu sana ne? 20 bini çocuk 40-45 bin insan bombalarla parçalandı, sen kalkmış âlemin ne yapmadığını, yapamadığını sorguluyorsun. 

Sen ne yaptın?  

Dangalağın biri de “Türkiye’de de çocuklar öldürülüyor” diye paylaşmış. Neyle neyi kıyaslamaya, nerelere vurmaya çalışıyor? Bir çocuğun hunharca boğulmasına üzülmemek mümkün değil tabi ama sen bunu kafalarına binlerce ton bomba atılarak parçalanan çocuklarla mı karşılaştırıyorsun? Beyninde nasıl bir ilişkiler ağı var acaba?  

Bir aklı evvel STK’mız da (STK olması bile ironik, kuranlar sivil değil) mealen “Filistinliler Atatürkçü bir düzen kuramadıkları için İsrail’e yeniliyor” demişler. İşte stratejik derinlik dediğin budur. Adamlar ne derin çözümleme yapmışlar. Gerçi onlara göre Ankara’nın kanalizasyon probleminin de “Atatürkçü” bir çözümü var ama kimse anlamıyor…

Bir de İsrail’in yaptıklarında tutarlılık arayanlar var. Sanki Netanyahu’nun her yaptığını halkının tümü onaylıyormuş gibi. Sanki bu bütünlüklü bir politikaymış gibi. Yahu bizi Birinci Dünya Savaşına sokup imparatorluğu batıran 3 paşa, değil halka, meclise, padişaha, birbirlerine bile danışmamışlar… Ama bedelini hepimiz ödedik.

Netanyahu’nun bu politikalarının uzun vadeli sonucunu kimler ödeyecek? Yahudiler bunu hiç düşünmüyor mu? 

Düşünenler ve Netanyahu’ya dur diyenler de çok ama dinleyen kim?

ABD güçten düşüp İsrail’i destekleyemez olduğunda o çok iyi bilinen “Mazlumun zalimden öcünü alacağı gün, şüphesiz zalimin zulmettiği günden daha çetin olacaktır.” veciz sözünün gerçekleştiğini belki Netanyahu görmeyecek ama eğer dünyayı doğru analiz ederseniz o günün Netanyahu gibi fanatiklerin Arz-ı Mev'ud hayalleri gerçekleşmeden çok önce geleceğini görürsünüz. 

Arz-ı Mev'ud’dan daha yakın bir tehlike var. Çok uluslu şirketlerin merkezi ABD’nin bütün güçlü ulus devletleri parçalayarak aralarında bitmeyen sorunlar bulunan etnik adacıklar oluşturmaya çalışması ve dünyayı resmen başlamayan ama hiçbir zaman da bitmeyen Üçüncü Dünya SavaşLARına sokmak istemesi. 

Bunları yazarken bir yandan da gözüm yabancı haber kanallarında. İnsanlar Üçüncü Dünya Savaşı endişesi yaşarken dünyanın sözüm ona en süper gücünün başında, seçimi daha seçime girmeden kaybeden, daha doğrusu seçime girmek için akli melekeleri yetmeyen bir bunak var. (Kendileri “lame duck – topal ördek” diyorlar, tabi “old fart – yaşlı osuruk” demek suçtur)  

Bir de bu kanallar öyle bir dil kullanıyorlar ki, sanki olanlarla hiçbir ilişkileri yok. Onlardan bağımsız olarak Ortadoğu’da anlaşmazlıklar çıkmış, bir takım ülkeler birbirlerine girmişler, onlar da yardımcı olmaya, bir çözüm aramaya çalışıyorlar. O kadar mesafeliler. O en meşhur “tarafsız” İngiliz kanalında da Filistin-İsrail sorunundan öyle bir bahsediliyor ki, sanki Yahudileri kucaklayıp oraya onlar getirmemiş, İsrail devleti gökten zembille inmiş… Öyle masum, öyle mesafeli, öyle iyi niyetliler ki, içiniz gider…

Başa dön