Sakin sakin

Yıllarca o fotoğraflar üzerinde tepindiler: 

“Bakın bakın, İran, devrimden önce ne kadar moderndi, kadınlar saçı açık, mini etekli geziyorlardı, ahh ah, ya şimdiii…” 

Ve yan yana karşılaştırmalı fotoğraflar.

Aynısı Afganistan, Pakistan vb. için de yapıldı.

Başlangıçta “Tehlikenin farkında mısınız?” “Biz de buraya doğru gidiyoruz” anlamında kullanılıyordu. Şimdi artık “Ah, too late, too too late…” (Ah çok geç, çok çok geç) olarak kullanılıyor.

Oysa o mini eteklilerin bulunduğu aynı tarihlerde İran’ın da Afganistan’ın da kadınlarının yüzde 99,9’u muhafazakar giyiniyordu. Bunun siyasi bir anlamı da yoktu. Sadece bunların kameraları halkın yüzde 99’una kördü, hepsi bu.

Bir arkadaşım anlatırdı “Babaannem 1900 yılında Osmanlı vatandaşı olarak doğdu, 1972 yılında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak öldü. Köyde yaşadı ve bu süre içerisinde kıyafeti hiç değişmedi. İşin ilginç yanı, hayatı boyu da CHP’ye oy verdi.

Yıllarca Afgan ve İran’daki değişikliklerin sebebinin “radikal İslam”, “siyasi İslam” olduğuna bizi inandırdılar. 

Bu ülkelerde dindar insanların fazlası ile tutucu olduğu doğru olabilir. Ama şimdi bizim laikçilere bakınca “Acaba tek sebep radikal İslam mıydı?” diye sorguluyor insan.

Yıllarca halkı hakir gör, aşağıla, giyimine kuşamına laf et, okullara sokma, resmî kurumlarda aşağıla, devlet memuru yapma, üç beş “umde” ezberledim diye kendini ulu bilge, inanan insanları kara cahil say, onların seçtiklerini as kes, sonra da “Neden böyle oluyor?” diye ağlaş…

Yanlış anlaşılmasın, Afganistan veya İran’daki zaman dışı, İslam dışı vahşileri savunuyor değilim. Ama o ülkelerin o hale gelmesinde o ülkelerdeki laikçi faşistlerin, Müslüman mahallesinde salyangoz satanların hiç mi suçu yoktu diye sorguluyor insan.

Türkiye ise çok farklı

Türkiye’deki dindarlar ileri derecede toleranslı, affedici. 

İktidar oluyorlar, muktedir olamıyorlar ama isyan etmiyorlar. Gezi soytarıları gibi ortalığı kırıp dökmüyorlar. Sabırla ve ısrarla sandığa gidip yeniden seçiyorlar. 

Ama laikçilerin sloganı hep aynı; “Bakın bakın, nasıl da laikliğimize halel getiriyorlar…”

Sen hem “Bir gün bizi kör testere ile kesecekler” diye korku yay hem sonra kendin halka kılıç çek, üzerine de yemin et…

Her darbede “şeriat tehlikesinin” önlendiğini sanan laikçiler, laikliğe ne kadar düşman kazandırdıklarını biliyorlar mı acaba? 

Hiç kusura bakmasınlar ama eli sürekli yükselten bizzat laikçiler.  

Lafı nereye getireceğim.

Ben mevcut kutuplaşmada Laikçilerin rolünün göz ardı edildiğini düşünüyorum ve tam da bu nedenle Sayın Özgür Özel’in normalleşme/yumuşama çabalarını önemsiyorum. 

Sayın Bahçeli'nin uzattığı eli önemsiyorum.

Bu tavır muhalif çevrelerde yeterince tutulur mu bilmiyorum. 

Ama beni umutlandıran bir başka kişi daha var. 

Üsküdar’ın yeni belediye başkanı Sinem Dedetaş. 

Bir X paylaşımımda bahsetmiştim;

( (17) X'te serkan kalemciler: "Geçtiğimiz Pazar sabahı, Üsküdar’ın yeni belediye başkanı Sinem Dedetaş ve eşiyle Vaniköy’deki Saray Muhallebicisi’nde karşılaştık. Sessizce geldiler, oturdular ve menemenlerini yedikten sonra yine sessizce, sadece ikisi mekandan ayrıldılar. Ne bir protokol, ne bir koruma, ne de https://t.co/8bv6sxJI8I" / X ) 

“Bana kalırsa, yeni dönemin siyaset dili bu şekilde; daha sade, daha samimi. Belki de bu, milletle olan bağlarımızı yeniden güçlendirecek bir anlayışın başlangıcıdır. Aksi halde, koruma ordularının ve çakarlı araçların esiri olarak, toplumsal bağlarımızı kaybetme yolunda hızla ilerleyeceğiz.” demiştim.

Tabii umutlarımı kıran üst perdeden açıklamalar da yok değil:

“Kadınlarımızı koruyacağız, Evlatlarımıza siper olacağız, Gençlerimize sahip çıkacağız, Ormanımızı, denizimizi, derelerimizi ve vatanın her karış toprağını savunacağız. Bizler, Büyük Önderimiz Atatürk'ün dediği gibi; "Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş" dahi olsa…”

Sanki memleket Yunan işgalinde. Altı üstü seni seçmediler, başkasını seçtiler. Nedir bu milli iradeye karşı afra tafra?  Muhalif misin, çete reisi mi? 

Cumhurbaşkanlığı makamına ve onu seçen seçmenlere "Saygımızdan ayağa kalktık”, “Kaybediyorsak ben kaybediyorum. Bedeli ben ödeyeceğim, hesabı ben ödeyeceğim" diyen, yaptığının ve dediğinin arkasında duran insanların çoğalmasına ihtiyacımız var.

Umarım sakin, akil ve sorumlu söylem iki tarafa da hâkim olur. Yoksa ateşi harlamak için iki tarafa da odun atanların esaretinden kurtulamayız. 

X hesabı: @kalemciler

Başa dön