Her sabah, çok da fazla yoğun olmayan işlerinin başında çay veya kahvelerini yudumlarken muhalif memurların ilk cümleleri bu,
“Ülke ne hale geldi!”
Ondan sonra malum leş sitelerde, trol hesaplarda dolaşıp bir yarış başlatıyorlar,
Eziklenme yarışı.
Sürekli el yükseltiliyor.
“Ya, şu hale bak, Yunan botları Türk sahillerinde geziyor!”
Yunan sahil koruma, insan kaçakçısı bir hayduda sıcak takip yaparken haydut Türk kıyılarına çıkıp kaçıyor. Keşke yakalayıp adalete teslim edebilseydi Yunan polisi. Uluslararası bir anlaşma bu, biz de 30 yıldır PKK’yı Irak’ta, Suriye’de ilgili hükümetlere sormadan kovalıyoruz, sıcak takibin anlamı bu, her seferinde izin almak zorunda kalmamak. Ayrıca Yunan Bakan yine de özür diliyor ve soruşturma açtırdığını bildiriyor.
Ama bunlara bakarsan sanki Yunan gemileri Ege’ye çıkartma yapmış.
Katil İsrail Devleti 15 binden fazlası çocuk, 40 binden fazla insanın kafasına bomba atıp parçalıyor. Yüz binin üzerinde yaralı var, artık yaralı çocuk oranını siz hesaplayın. Bir Bakanımız, “bu çocukları koruyamadık” diyor. Muhalifimizin cevabı hazır. “Ama bizde de çocuklar öldürülüyor…
3 aydır medya oportünistlerinin biraz daha “tık” uğruna üzerinde tepindikleri acı ama münferit bir olayı bu soykırımla karşılaştırıyorlar.
Peki öyle ise, işte size istatistik: Türkiye cinayet oranında (her yüz bin kişi başına cinayet) dünya sıralamasında 90’ıncı!
ABD’den 32, İngiltere’den 24 ve Yunanistan’dan 8 sıra geride.
Yani o koşarak gittiğiniz Yunan adalarında cinayet kurbanı olma olasılığınız Türkiye’den yüksek.
Türkiye öyle tıkcı medyanın göstermek istediği gibi yüksek suç oranı olan, insanların birbirinin boğazına çöktüğü bir ülke falan değil
Türkler dünyanın en barışçı halklarından biri.
Ama tabi bu yaygara boşuna değil.
Bu bir algı operasyonu.
Yıllardan beri bir başlatamadılar iç savaş.
2011’den beri “Türkiye Suriye oldu” diye yırtındılar. Tabii koro şefleri yabancı basının malum odakları.
“Türkiye Suriye Oldu” bir gerçek değil bir dilekti, gerçeğe dönüşemedi.
Gezi’de başlatamadılar “Türk Baharını” ki gelip çöksünler ülkeye.
Direkt darbeye geçtiler o da olmadı.
Şimdi sürekli “Ülke ne hale geldi!” diye felaket tellallığı yapılıyor.
“Ülke yönetilemiyor” algısı ta arkaik soldan beri sloganlarıdır.
Dahası ülkeyi yönetilebiliyor olsa bile yönetilemez hale getirmek, “krizi derinleştirmek” ve ülkede “devrimin öznel koşullarını hazırlamak” (halkı inandırmak) mubahtır. Hatta bunun için gerekirse şiddete başvurulmalıdır…
Muhalefet de kısa dönemde ülkeyi bir erken seçime ısıtmak için bu balonu üflüyor.
Ama biraz daha üflerse elinde patlayabilir.
Mesela hiçbiri Türkiye’nin son 2 yılda kaç korvet, kaç İHA, kaç SİHA sattığından, ne kadar gelir elde ettiğinden bahsetmez. Türkiye’nin savaş gemisi satabileceğine akılları ermez.
Teknofest ilgi rekorları kırar, bunlar ağlaşır.
Deprem bölgesinde 76 bin evin teslim edildiğini görmezden gelirler.
Ama halk görüyor. Çünkü evleri teslim alan o.
Seçime kadar evsiz kimse kalmazsa muhalefetin işi iyice sarpa sarar.
Ne kötü değil mi, ülke düzelirse seçim kaybedecek olmak?
Amaaan, siz muhalefetin bunlarla uğraştığını mı sanıyorsunuz?
Onlar şimdi birbirlerini yemekle meşguller.
Baykal’a, İnce’ye kasetle bel altı vuruşu yaptılar
Şimdi Özel ile uğraşıyorlar.
Sanki Özel’e çamur bulaştırırlarsa bundan ana muhalefet partisi zarar görmeyecek
Zebaniye ihtiyaçları yok onların, kendilerini bastırırlar.
X hesabı: @kalemciler