Fotoğraflarla 6-7 Eylül olayları

6 Eylül 1955 günü saat 13.00'te devlet radyosu Selanik'te bir bomba patladığı haberini verdi. İstanbul Ekspres gazetesi akşam baskısına haberin detaylarını yetiştirdi. Selanik'teki bombanın Atatürk'ün doğduğu evin bahçesinde patladığı söyleniyordu.

Kalabalıklar hemen harekete geçti. Taksim meydanında önce öğrenciler protestoya başladı.

Ellerinde bayraklar ve Atatürk'ün fotoğrafları vardı. Bir süre sonra kalabalık hem büyüdü, hem de profili değişti.

Kahvehanelerin kapılarından başlarını uzatıp, "Siz ne biçim Türksünüz" diye bağırıyorlar, böylece etraftaki herkesi aralarına katıyorlardı.

Müslüman olmayanların özellikle Rumların evlerine girip kıyafetleri yırtıyor, makineleri parçalıyorlardı.

Dükkanlara girip eşyaları yerlere atıyor, top top kumaşları kesiyorlardı. Baltalarla, sopalarla, camları, kepenkleri ve makineleri dövüyorlardı.

Hırsını alamayanlar eşyaların üzerinde zıplıyordu. Amaç esas olarak yağma değildi, insanları öldürmek değildi, tüm eşyaları kullanılamaz hale getirmekti. Polis ortalıkta yoktu.

Bir Rum vatandaş polisten yardım istediğinde "Ben bugün polis değilim, Türküm" cevabını aldı. Sonradan öğrenildiğine göre polislere karakolları terk etmeme emri verilmişti.

O geceden kalan birçok hikaye var. Bir kısım Müslüman vatandaş "öteki" komşularını ele vermişti, bir kısmı ise ne pahasına olursa olsun komşularını korumuştu.

Kapıcı Mehmet'in hikayesi ise en tuhafı idi. Bütün gece, elinde Türk bayrağı ile kapının önünde oturmuş ve gelen kalabalıkları "Burada Rum yok" diye kovuşturmuştu.

Böylece kendi binasında oturan Müslüman olmayanları korumuş ancak tehlikenin geçtiğine emin olunca gidip karşı caddedeki binalara saldırmaya başlamıştı. Bunun dışında Hıristiyan din adamları zorla sünnet edildi. Bazı kadınlara tecavüz edildi.

7 Eylül öğlenine kadar şiddet devam etti. İstanbul'un sokakları kumaşlarla, makine parçalarıyla kaplanmıştı. "Tepkili halk" yorulup evlerine dağılmaya başladıktan sonra olağanüstü hal ilan edildi.

Şiddetin faturası büyük oldu. 13-17 arası Müslüman olmayan vatandaş öldürüldü. 300 kişi yaralandı. 5100'den fazla bina zarar gördü.

Olaylar İstanbul'la sınırlı kalmadı. Ankara'da, Adana'da, Eskişehir'de de hareketlenmeler oldu, ancak buralarda güvenlik güçleri olayların büyümesini engelledi.

Ancak İzmir'de, İstanbul'da da olduğu gibi güvenlik güçleri etkili olamadı. Burada kalabalık önce tüm Yunanistan bayraklarını, ardından Yunanistan'ın İzmir Konsolosluğu'nu yaktı.

Hızlarını alamayınca Rumların ev ve işyerlerine ve NATO'da görevli Yunanistan askerlerinin evlerine saldırdılar. Bir Rum-Ortodoks kilisesini ve iki Britanya gemisini yaktılar.

0 yıl sonra 2005 yılında Tarih Vakfı, Fahri Çoker'in 6-7 Eylül Olayları fotoğraf arşivini sergiledi. Tümamiral olarak emekli olan Fahri Çoker'in 6-7 Eylül olaylarıyla ilgili soruşturma ve mahkeme sürecinde albay rütbesiyle Beyoğlu Bölgesi Sıkıyönetim Mahkemesi Başhakimliği ve Güvenlik Danışmanlığı görevini yürüttüğünü hatırlatalım. Çoker arşivi ölümünden sonra kullanılmak üzere Tarih Vakfı'na bağışlamıştı. .

Fotoğraflar çok vurucu. Kamyonlarla gelenleri görüyoruz. Ellerinde demir sopalarla kepenkleri indiren, topuklu ayakkabılı kadınları görüyoruz. Ortalığa saçılmış, paramparça eşyaları görüyoruz. Şiddetin resimleri.

Serginin açılışını bir grup insan resimleri yırtarak, yumurtalar atarak ve sloganlarla protesto etti. Ardından bir de bildiri okuyup, kısaca bu olaylardan söz etmenin ülkeyi böleceğini söylediler.

Yani 50 yıl sonra kendi tarihimizle yüzleşmek, olanları hatırlamak, yapılanları kabullenmek bir kısım insan için hala tahayyül edilemez bir işti.

55 yıl sonra bu olayların nasıl anılacağını iki gün sonra hep beraber göreceğiz. Umarım, toplumsal hafızamızın ideolojilerle değil, gerçekliklerle kurulduğu günleri görürüz.

Eski Özel Harp Dairesi yöneticilerinden emekli orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu'nun, gazeteci Fatih Güllapoğlu'na söylediği şu sözleriyle bitireyim: "6 -7 Eylül bir özel harp işidir. Muhteşem bir örgütlenmeydi. Amacına da ulaştı".



















