Anlaşılan o ki The Economist seçime kadar her hafta Türkiye hakkında bir yazı yayınlayacak.
Benzer bir gayretkeşliği Washington Post’tan da bekliyoruz
Yeni yazının başlığı şöyle “Türkiye Diktatörlüğün Eşiğinde Olabilir. Cumhurbaşkanı Erdoğan Ülkesini Tehlikeye Atabilir”
Ancak başlığın üstündeki iki kelime başlıktan daha ilginç. “Recep for Trouble”
İngilizce bilen bir arkadaşım bunun seçimlerde kullanılan o meşhur “Biden/Obama/Trump for President” (Başkanlık İçin Biden’ı Seçin) pankartından bükme olduğunu, “Sorun İstiyorsanız Recep’i Seçin” anlamına geldiğini söylüyor. Görseli de bizim haberimizde gördünüz, Türkiye haritası şeklindeki bayrağımızın üzerine Cumhurbaşkanımızın çirkinleştirilmiş bir siüeti düşürülüyor.
Yani epey çalışılmış bir haber.
Bu seferki yazının ana fikrine göre, eğer engel olunmazsa “giderek otokratlaşan” Erdoğan, bu seçimi de kazanırsa tam bir diktatöre dönüşecekmiş. Yabancı medyayı izleyenler bilir; Sayın Erdoğan’ın isminin başına “increasingly autocratic/giderek otokratlaşan” tamlamasını koymak farzdır. Fakat Başkanımız 15 senedir her gün otokratlaşa otokratlaşa bir türlü bitiremedi şu otokratlaşmayı, eğer bu seçimi de kazanırsa tamama erdirecekmiş. Ülkeyi de uçurumun kenarına getirmiş ama onu çekip oradan almak gerekirmiş. Yani tutmazlarsa düşecekmişiz…
Türkiye’nin Avrupa’ya ihtiyacı varmış, ekonomisini büyütmek için Avrupa Birliği ile yenilenmiş ve genişletilmiş bir gümrük birliği anlaşması yapmayı umuyormuş. Azalan dış yatırımı canlandıracak bir yol bulması gerekiyormuş ama “Erdoğan demokrasiye sırtını dönüp diktatörler kulübüne katılırsa bunların hiçbirini yerine getiremeyecekmiş”. Bu “diktatörler kulübü” de meşhurdur, ABD ve AB liderleri dışındaki herkes bunun içindedir. Economist’le Aynı gün Fransız Le Point’te yayınlanan “Diktatörler Kulübüne Hoş Geldiniz” başlıklı yazıda da Şanghay İşbirliği Örgütü'nün tamamı ima edilmekte, Sayın Erdoğan’ın da buraya üye olmaya can attığı iddia edilmektedir.
Türkiye’nin bu zayıf yönlerini sayan The Economist, (Bunlar da bize bir ders olsun) Batılı liderlere de akıl veriyor: Bu kozları kullanıp “Biden’in korkusuzluğunu göstermesinin tam zamanı” diyor. (Yalnız, Biden kiminle konuştuğunun, kimin elini sıktığının farkında mı ki Sayın Erdoğan’a ayar versin?) Batılı liderler seçimlerden önce İmamoğlu ve HDP’ye yönelik olası yasaklara karşı özelde ve kamuoyu önünde seslerini yükseltmelilermiş… Erdoğan’ı diktatörlüğün eşiğinden çekmek için geç değilmiş ancak Batı’nın artık onu uyarmaya başlaması gerekiyormuş.
Ha, bakla sonunda ağızdan çıkmış, “Biz İmamoğlu’nu istiyoruz, Demirtaş’ı da serbest bırakın”
Bu arada Kılıçdaroğlu üzülecek ama bu kadar yoğun bir seçim yazısında kendisinden ve CHP’den zerre bahis yok.
Yazıda geçen hafta yayınlanan ve bahsettiğim “Türkiye Raporu'na” da link var. Yani hiçbir şey tesadüfi değil.
Öte yandan yazının detaylarına inince anlıyorsunuz ki, bu bir İngiliz’in yazacağı yazı değil, Bir Türk’e danışılmış… Zaten hep böyle olur. Elin İngiliz’i birdenbire “Atatürk’ün kurduğu laik Türkiye’de İslami Parti…” gibi atıp savurmaya başlarsa bilin ki akıl hocası kendi ülkesine düşman bir Türk’tür.
İngilizlerin Türkiye hakkındaki yorumlarının zaten isabetsiz olması yemezmiş gibi bir de bu felaket tellallarınca yanıltılıyorlar. The Economist, kendi ülkesini bile doğru okuyamayan bu mankurtların ağzına bakacağına İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un uyardığı gibi “Türkiye'de gerçekte neler olup bittiği hakkında haber yapma zahmetine” katlansa iyi olur. Ama Sayın Altun gibi hepimiz umutsuzuz. The Economist’in bu zahmete asla girmeyeceğinden biz de eminiz, biz de “Sadece okudukları haberlerden şüphe duymayan okuyucuları, derginin hazin durumu hakkında uyarmak istiyoruz.”
Oradan nasıl görünüyor ama burada sizin İmamoğlu’nun mumu söndü. Dört yıllık başarısız bir yerel yönetimin ardından konuşmalarındaki itici, kifayetsiz muhterislik CHP tabanında da tepki görüyor.
Anlıyoruz, İmamoğlu’nun yargılanması ve HDP eş başkanının hapiste olması üzerinden insan hakları mavalı ile bizi ters köşeye yatırmaya çalışıyorsunuz ama bu halk İmamoğlu’nun yapay sırıtışlı görgüsüzlüğünü de, HDP’nin kimden emir aldığını da gayet iyi biliyor. Aslında The Economist olarak siz de o kadar aptal değilsiniz ama işte sizinki de bir umut…
Türkiye’ye karşı “kozlarını” kullanıp kulağını çekmeye kalkanlara da cevabımız şu, blöfünüzü görüyoruz ve artırıyoruz: “Recep Tayyip Erdoğan for President”
Daha Fazla Yorum Yükle
0 Yorum Yapılmış