Özellikle İstanbul ve Ankara…
Çarşamba günü yazdım, inanılmaz dönüşler aldım.
Meğer insanların bezginliği, bu konudaki nefreti arşa ulaşmış.
X’ten ve Instagram’dan takipçiler, WhatsApp’tan eş dost mesaj yağmuruna tuttular…
Meşhur replikle: Meğer bu konuda ne kadar çok şey biriktirmişiz içimizde…
“Bu iş çözülmez Adem!”
Sözleşmiş gibi tüm mesajların ortak noktasıydı…
Aslında toplumun genel gidişata da bakış açısının yansımasıydı bu ortak tutum.
Yazılarımı takip edenler neyden bahsettiğimi anladı.
Çakarlı araçlar…
Çarşamba günü bahsettiğim senaryo vardı ya hani…
Gıdım ilerlemeyen trafikte arkanıza gelen bir çakarlı araç. Tamponunuza değdi değecek…
Dat dat dat…
Sizi sıkıştırıyor. Sanki kaçacak yeriniz, sanki ilerleyebileceği bir alan var gibi…
Arkadaş bu senaryo travma haline gelmiş de haberimiz yokmuş…
Peki gelelim yetkililerin sorması gereken soruya!
Bu çakarlı araçlar kimlerde var?
Ahbap çavuş ilişkisi ile valilikler üzerinden bu çakarlara ulaşılabiliyor mu mesela?
Mesela çakarlı araç hakkını iş adamlarına kiralayanlar diye bir şey var mı, bu konu araştırılıyor mu?
Hadi bu el altından dönenleri geçtim. Trafikte yakalanan korsan çakarlı araçlara ne ceza uygulanıyor?
Hadi 3’ünü 5’ini trafikten menedin, bunun da iletişimini yapın, görelim bakalım başkaları buna cesaret edebiliyor mu?
Hani vergi yüzsüzleri diye bir liste yayınladı Maliye Bakanlığı…
İçişleri Bakanlığı’na da çağrımdır; çakarlı araç yüzsüzleri diye bu işi kötüye kullananların bir listesini yayınlasın.
Olur mu? Galiba ben de ortak sese kulak vereceğim.
“Bu iş çözülmez Adem”
A Haber Olmasaydı
Hani demiştim ya ben bu yazıları tarihe not düşmek için, toplum vicdanına kulak vererek yazıyorum diye. Bu niyetle uzun zaman önce not defterime eklediğim ama yazması bugüne kısmet olan bir konuyu ele alacağım.
A Haber…
A Haber’e bakış 3 kutupta kümeleniyor.
Hoşlanmayanlar, “Mış” gibi yaparak kırmayalım ama yakın da durmayalım diyenler ve gerçekten yayınlarını ilgiyle takip edenler.
Kim ne derse desin, TV kanalıyla, radyosuyla, dijital varlıklarıyla etki gücü çok yüksek bir mecra A Haber.
Ama konumuz bu değil.
FETÖ ve A Haber.
Geçtiğimiz günlerde FETÖ elebaşı Gülen’in ölümü ve sonrasını takip ettik.
Hemen hemen her mecra toplum hassasiyetlerini göz önünde bulundurarak yayınlar yaptı.
Ancak…
Tarih şunu yazdı!
Birçok kanal geçmişte FETÖ konusuna tereddütle yaklaşırken, adeta mehter yürüyüşü yaparken A Haber çıkıp, FETÖ konusunda en cesur yayınları yaptı.
Tutumunda bir gram oynama olmadı. Dün de bugün de…
Elbette bu yayınların bizlere ulaşmasında ismini bilmediğimiz ama işlerini iyi yaptıklarına şahit olduğumuz birçok emekçi dostumuz var. Haklarını teslim edelim.
Ancak arkasında kararlı bir patronaj hissetmeyen hiçbir emekçi, kolay kolay bu duruşu sergileyemezdi. Hele hele cadı avı yapıldığı bir dönemde…
O yüzden bu meseleye adeta gövdesini koyan Serhat Albayrak’ın, hiçbir zaman tereddüt etmeyen Haluk Çimen’in duruşlarını alkışlamamak olmaz.
Katılırsınız, katılmazsınız bilmem.
Ama eğer A Haber olmasaydı toplumda FETÖ hassasiyeti bu seviyede olur muydu ben emin değilim.
Kim Bunlar?
Dezenformasyon günümüzün en önemli sorunlarından birisi.
Dijital mecralarda ise bu konuda ipin ucu çoktan kaçmış durumda.
Dezenformasyonun başını çeken ise kim olduklarını bilmediğimiz, künyesi olmayan adresi olmayan, ticari hiçbir kaydı bulunmayan mantar gibi türemiş sözde haber hesapları!
Bu sorun ciddiye alınmalı.
Zira gündeme sokmak istedikleri her konuyu son derece manipülatif bir dille paylaşıyor, takipçilerini tetikliyor, etkileşimlerini artırıyor, böylece keşfete düşüyorlar. Sonra?
Milyonlarca erişime ulaşmış yalan veya çarpıtılmış, bağlamından koparılmış haberler.
İktidar ya da muhalefet hiç fark etmiyor. İşlerine kim gelirse hedefleri o oluyor. Vermek istedikleri zararı da veriyorlar! Algoritmayı hacklemişler desem yeridir.
Ajanslara üye olan, kurumsallaşmış, künyesi, adresi, sermaye yapısı belli olanlara sözüm elbette yok. Ama ya korsanlar?
Eğri oturup doğru konuşalım. Biz medya okur yazarlığı zayıf bir toplumuz.
Manipülasyona ne yazık ki açığız.
Hal böyle olunca da bu hesapların her biri birer sosyal dinamit halini alıyor!
Peki…
Sn yetkililer!
Bu konuda önlem almak için neyi bekliyorsunuz?
Her isteyen gazetecilik adı altında tamamen noname bir şekilde yayıncılık yapabilecek mi?
Meslek örgütleri nerede? Her yerde gazetecilik dersi veren anlı şanlı ombudsmanlar nerede, bu konuda yetki sahipleri nerede?
Benden söylemesi; yarın çok geç kalacaksınız…